Her yaprağı kareli sanarak aldığım defter arasında dümdüz beyaz bir sayfa buldum.
Okuduğum en eski kitabın,göründüğü kadar eski olmadığını,yıpranmanın eskimekten farkı olduğunu öğrendim. Sebepsiz yere gülümsediğim zaman da kendimi iyi hissediyormuşum üstelik. Her sabah uyanmak zorunda kalmam gerçekten ayık gezdiğimi göstermiyor ve sarhoş gibi hareket etmem alkole dayanmıyor. Bilmediğim şeyleri düşünüp içinden çıkamamak için mi hayattayım, Dua etmeyi bilmediğimden mi bana sorulmadan verilen zamanı kimse ile paylaşamıyorum? Dünya üzerindeki en güzel insanlarla yapılan sohbetlerin bir süre sonra şarkılara dönüşebilmesi azıcık sihirmiş, bu insanlarla çok sık görüşememek ise hüznün sigara basılmış hali. ve öğrendim ki, bizim komşunun oğlu 5 sene önce ayrıldığı kadın ile dün evlenebilmiş. Sevginin çeşitlerini de öğrendim. Aşk, nefret, hoşlanmak, anlaşılmamak üzere sevmek, anlaşılabilmek için sevmek, kalmak için sevmek, gidebilmek için sevmek, kazanmak için veya kaybetmek için sevmek, iyileşmek için sevmek ve birlikte kötü olmak için sevmek... Daha öğreneceğim çok şey varmış. Bugünlük bu kadar'mış, dünden nasibimi almış, yarına uyanabilelim diye yalvarıp da yatmışım. Bende aynı anda her şey olabilme ironisi var. Allah'ta da tanrı olma kompleksi. Ama öyle mi? M. Kendime şarkılar ve bu aralar yine bu kadın Uyan Biraz böyle
0 Comments
İki katlı bir evin en üstünde,dar ama diğerlerinden daha mutlu edici ışığı olan bir odada kalıyorum.Perdeler yabancı,parke yabancı,yatak yabancı.Ben kendime yabancıyım ama yanımda duran adam beni tanıdığını iddia ediyor.En büyük yanılgılardan değil midir? Ben; sürekli artan-genişleyen bir big bang evren modelinde,dünya üzerindeki ortalama nüfustan somut olarak daha hafif ama psikolojik ölçüde kilo sıkıntısı yaşayan kadın,yanımda oturup ağzını dahi açmadan kırmızı ojelerime gözlerini dikmiş adama yanıldığını söyleyemiyorum.'Ben kim miyim? ben aslında hiç kimseyim ve ben aslında herkesim' diyemiyorum.Bazı dönüm noktaları var, mesela beni bu eve bu saatte getiren, kendimi düzenden ve güvenden daha korkunç bir şey yoktur derken bulduran.Benim sabahlarım herkesinkinden farklı, herkesin sabahı da benimkinden.Ama durup dururken neden sabahlarımız akşamlarımız bir olsun ki? O kadar sarı ki odanın ışığı, üzerimde sağır edici notalar dansa kalkmış.Gülümsüyorum aptal gibi, kendim gibi, yarın canım acımayacakmış gibi.Ellerimi yavaşça kaldırıp duvarlara,çatlaklarına,nemlenmiş kırık dökük anılarına dokunduruyorum adamın.Yıkılmıyor.Duvar,duvarı yıkamaz.Annem demişti bir keresinde, eskiden tanıdığı bir adam varmış ve ona kimsenin benzerini kuramadığı cümleler kurmuş.Ama annem başka cümleler dinlemek zorunda bırakılmış.Ailesi zorunda bırakmış,sağlığı zorunda bırakmış,koşullar el verememiş.Gözümün içine bakıp da asla kendini koşullama deyişini hatırlıyorum adamın yüz hatlarını öperken.Ne kadar büyük kayıplar veriyoruz bizi biz yapan gerçekleri inkar etmek uğruna.Annem sonralarda yine kendisi söyledi, tek sorumlu bendim-tek sorumlu kendime kurduğum dünya ve kendime layık bulduğum gelecek hissiydi.Öyleydi anne diyemedim hiç ama hak verdiğimi bilirdi.Gözümün içine bakarak, izin verme derdi.Sen kafanın içindesin, ellerin üşüsün ayakların üşüsün kan kussan da biz sana elimizden geleni yaparız yeter ki sen kendini öldürme-gerçekten ölmeden önce.Sonra aklım fikrim annem,aklım fikrim olmayan ama olsaydı çok başka oluru olacak olan olaylar.Aklım fikrim ne kadar da yumuşak bir zemine bastığım.Ellerimi yüzünde tutmaktan keyif alan bu adamın en büyük yanılgısı benim.Ben.Beni tanımak benimle tanışmak değil,beni tanımak bana şans vermek de değil, beni tanımak ben olmaktır.Olamıyor.Olamıyorum ben de adam ile.Ama ev güzel,yatak güzel,ileride tek taraflı olduğunu öğreneceğim bu hisler güzel.Şimdilik her şey güzel.Ta ki neler kaybettiğimizi anlayıp,kafalarımıza fiili olmadan sıkana kadar güzel kalacak.Her şeyden kaçıp gitme özgürlüğü, var mı sahiden böyle bir şey? Olsa en önce kendimi terk ederdim.Ama şuan bu vakit yenilme vakti değil.Aşağılanma vakti değil.Oturduğumuz semte,sokağa,odaya,kalabalığa sarılma vakti.Gecenin üçünde beni göğsümden vurulmuşa döndüren bu piç olaylar silsilesi yine kendime çekileceğim bir etken olamayacak kadar zayıf kalacak.Asla özerkliğini ilan edememiş zamana, artık haddinden fazla değer vermemek lazım.Kimsenin çatlaklarına alçı olmamak, birlikte çatlayıp birlikte dağılabilmek lazım.Deli miyiz dengesiz miyiz adımız her ne konulursa konulsun en azından olduğumuz yerdeyiz ve yanımızda olmayanların yüklerini bu gece ağlayıp atacağız.Yenilgisine de sessiz kalan adam, ellerimin neden ısınıp neden soğuduğuna anlam vermezken hayatımın esas noktası o oluyor.Söylemiyorum bir şey.Söylemeyeceğim ve söyleyemeden kendi kendime takılıp kırılacak hayallerim yine.Bundan bir hafta sonra,bu mutlu ışığın bir önemi kalmadığında,normal seyreden hayatımıza artık tamamen ayrı devam edeceğimiz sırada,'Uykumu alabileceğim bir yerde uzanabilir miyiz?' diye bağırırken ben, dünya bu sefer de içine patlayacak sıkıntıdan.Ses çıkmayacak.Duymayacak adam-lar.Ben mutluluğumla değil parmak uçlarımdaki yorgunlukla yazmaya devam ederken,içine patlamış bu yeni dünyada,her boku kaybedeceğimiz gün gelene kadar kendimize katabilsek belki huzurlu olurduk diye adlandıracağımız her şeyi de kaybedeceğiz.Üretilmiş doğrularca suistimal edilen saf duygularımıza ve bir gece yarısı ağlamasını en çok istediğimiz insanlara sarılamadan yok olacağız.Bu gün burada başladık bunu yapmaya.Oluyoruz.Yok oluyoruz.Körüz ve buna çare yok.
M. Anlatmamayı seçtiğim her konuda kesinlikle daha güçlü kalmışımdır ve birine her ne anlatıyorsam onun yanında güçlü olmayı önemsemediğimdendir.Biraz heves ile biraz da endişe ile yaptığım her şey bir zaman sonra rahatlığa yerini bırakır.ve aldığım ne kadar dergi varsa, çaydanlığa nihale olmuştur.Evimin duvarları ile kişiliğimin duvarları dört tanedir, üstüne üstlük çatlaklarımdan sızan soğuklara çok bir müdahele edilemez.Genel bazı şeyler var şöyle,böyle.Cümlelerime tercih ettiğim uzunluklar ve kelimeler neticesinde beni mutsuz sanarlar.Ama mutluluk gösteriş midir? -ki göstermek için olsun her yer?
M. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|