hissettiklerim o kadar çirkin ki.bazen arkadaşlarıma kızıyorum etraflarındaki en acı verici şeye tutundukları için ama aslında benim tek farkım, tutunmayı istediklerimden kaçmak.olup bitenler de çok çirkin.sanki kırmızı bir kumaşın üzerine yemyeşil güneş çizip adına manzara resmi demişsin gibi çirkin.benim olmayan bütün bozuklukları üstüme alınmaya olan meyilim kadar.
birbirimizi hiç bırakmayacağımız insanlar tanıyalım sadece.nolur sadece hep birlikte kalacağımız birazcık insan tanıyıp hep onlarla kalalım ve başkalarının bizden bir şeyler almasına gerek kalmasın. m.e Yarım kadeh daha içebilmek için çok fazla şeyden fedakarlık edebileceğimi farkettim ve sanırım en çok kaçındığım şey de buydu.bir şeyler için başka şeylerden fedakarlık etmek.yani aslında biraz biraz, kenarından köşesinden vazgeçiyordun bazı şeylerin.nasıl bir insan ,bir süre önce kendisinin yapmaya koyulduğu bir şeyi şimdi koparır atardı? belki de fedakarlık edebileceğim düşüncesinden değil de o ucundan sıkılınıp vazgeçilen şeylerden olma düşüncesinden saklandım bu kadar.çünkü benim babam da hep çok güzel bir adamdı annem de.çünkü benim hayatımdaki en güzel insanın abim olduğu da oldu.bu yüzden böyle ellerinden tutabileceğim şeylerden değil, ihtimallerden saklanır oldum.şuan aşağısına baktığım bu tepenin her zaman böyle kalmasını diliyorum ve sarhoşluğumun bende hissettirdiği kutsal doğum günü kızlığına yarım kadehcik daha armağan ediyorum.hem de hiç fedakarlık yaptırtmadan ,yapmadan.çünkü eğer kimse olmazsa yanınızda sizi bırakacak, o zaman hiç kimse sizi bırakamaz da.çünkü eğer hiç denemezseniz, hiç yanılmazsınız da.buradaki en gölge şey cümlelerim olacak ve oturduğum yerde yeniden başlayacak başka birinin endişeleri.yarın, öğleden sonra saat 3'te başlayıp gecenin bir yarısına kadar sürecek.benim mutsuzluğum ise içlerinden en güzelini seçecek mutlu etmek üzere.sonra çekip gidecek.mutsuzluk da somut olmadığı için kimse farketmeyecek masadan kimin kalktığını.ama aslında ben kalkmış olacağım elime batan saç kırıklarımla birlikte.arka tarafta kalan ahşap işlemeli lavabonun aynasına kendimi ağlarken bulmak için baktığım sırada ,iki gün sonra özleyeceğim on dakikayı harcamış olacağım.ben ne kadar farkındaysam ne yaptığımın, yapabileceğimin veya yapmakta olduğumun, aynen o kadar farkında olmayacak etrafımdakiler.çünkü bir masaya bir tane şiir yetiyor.ben hep uzak özlemi olan, varmaya değil gitmeye giden herkesin yanında kalıp asla ve asla yer değişikliği yapmadan yeni hayatlar kurarım ve içimden çok kızarım gidenlere.içimden kızarım.
çünkü siz mal mısınız da insandan gidebiliyorsunuz.mal mısınız da gideceğiniz kişilere gelebiliyorsunuz.ama gelin, hayır da demem yüzünüze karşı. içsel hüznüm ve tanımını karşıma alıp ayakta karşılarım sizi ve sonra zaten halim kalmaz oturmaya. başkaları. başkaları da böyle güzel olur umarım feda ettiğiniz yeni bir el uğruna. Melis Erdoğan |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|