Çok uzaktan bağırıp buralara kadar sesini duyuramayan, koştuğu halde olduğu yerden uzaklaşamayan, nasıl desem işte- böyle, ellerine konmuş bir kalbin ara ara elinden alınıp geri konması gibi bir düzen. Etrafında senelerce istediğin her şey varken hep kaçındığın o şeye ihtiyaç duyduruyor. Anlamıyorsun gecenin şu saatinde başın önünde ne işin var ne yapıyorsun. Anlamıyorsun bu yağan yağmur sen ağlama diye. Köşede duran ve annenle babanın ayrılmasına sebep olan boktan kareli yastık bile aynı düşünüyor seninle. Bir şeyleri boşluğa bırakırsan geri geldiğinde bulamazsın. Ya başkası alır ya başkasını arar bıraktıkların. ve bırakmak somut bir eylem değildir. Çok yakınında durup susmasına rağmen anlam verebildiğin, adım atmasa bile hep yanında olabilen, ellerine kalpler yerine kendi ellerini koyabilen biri için bırakmak soyuttur. Bırakılmak somut. Neye maruz kaldığını gördüğün andan itibaren ondan uzaklaşmazsan inandığın her şey yalan olacak. ve uzaklaşmak için gitmen yeter. M. find me now.
before someone else does.
0 Comments
Saat 3'te evinden uzakta olan herkes biraz yolunu kaybetmiştir.
Bizim sarsılmaz dayanaklarımız en çok o sıralar sallanmaya başlar. Ya baş ağrısı ya da diş ya da anlam veremediğimiz bir iç ağrısıyla çıkar gideriz. Önce ellerimiz titrediği için mi kaçtık diye düşünür, Sonra kaçtığımız için üşüdüğümüze karar veririz. Uzun yolları yürüsek, saatlerce soru sorsak da kendimize, Neticede bir çıkmaza gireriz aklımızın içinde. Ardı arkası kesilmez tekrar ve tekrar kafamızın içinde yankılanan hakaretlerin. Araba farlarının, aydınlık tek şey olduğu sokaklardan o saatlerde yürünür. Ve o saatlerde zaten çoktan gitmiş olduğumuzu anlarız. Daha iyi bir gidiş için burdaymış havası verdiğimizi herkes bilir -di eğer bizle ilgili bilmek istedikleri şeyler olsaydı. Tescillenmiş boşluklarda ilk adımlarımızı atarken önce kendimizden tiksiniriz. Sonra boşlukta kala kala boşluğa alışmış adamların boş yaşamlarını savunuş felsefesini dinleriz. Yeri gelir hak veririz. Ama o yere gidemez, o yerden gideriz. Sonunda evin yolunu bulduğumuzda artık bir ev de olmadığını anlarız. Yine ufak dönüm noktalarından biri vardır karşımızda. Her şeyin bizi bıraktığı, her şeyin kırılgan akıllarımızı sikip attığı, ama her şeyi bizim mahvettiğimizi savunan bir dönüm noktası. E oturup ikna edecek değiliz o yaşları da çoktan geçtik. Kalkar gideriz saat 3'te aile masasından, hayali mekanlardan ve en gerçek olanlarından. M. şehir en yorgun saatlerinde ve ben en yoğun metrobüste ayaktayım
yarın sabah nasıl bir boşlukta sessizliğimizle kavga ederiz onu düşünürken biraz placebo biraz karşımdaki çocuğun meraklı bakışları dikkatimi çekiyor nasıl bir döngü bu ileri geri oyalandığımız ? yeteri kadar bahşiş bırakamadığım mekanlardan çıkınca karmaşana attığım o adımlar beni sana ulaştırıyor mu yoksa sana zıt yöne mi gidiyorum bilinçsizce. nasıl bir döngü bu , -da ne tarafa döndüğümüzü anlayamıyorum. elbette çok çirkin taraflarımı susuyorum inmem gereken durağa yaklaştıkça yine aklıma içmem gereken biralara ödediğim hesap geliyor. buluşmamız gereken yerde bir de o gün maç olunca nasıl içmeyebilirdim ki? bağırıp çağırıyor etraftakiler benim yerime de ama farklı amaçlarda. ne fark eder ki diyorum, neye bağırdığını kimse duymaz sadece yükselmiş sesine kulak asar insanlar. şehrin çarpıklaşmış kesimlerinde, düğüm olmuş aile bağlarını kurguluyorum. şu karşı evin 3.katında hem mutfak hem salon lambası açık. demek ki kadının içi artık almıyor adamın sert laflarını. gidemiyor kadın ve bu yüzden mutfakta yemek yapar gibi yapıyor ama aslında altını yakmış tüm geleceğinin. bir insan mutfakta ağlamamalı diyorum. insan aslında hiç ağlamamalı.çünkü en çok o zaman imkansızlaşıyor her şeyin yoluna girmesi. gözlerinde zor bela duran yaşlar yolları bulanıklaştırdığında sapıyor insan doğrularından. yanlışlar doğuyor ağlarken. istemeden bilmeden vaz geçiyor ve parça parça kaybediyorsun kendinden. kadın da çocuklar eve gelmeden 45 dakika önce vaz geçiyor kendinden. 30.kez, 40.kez, 106.kez vaz geçiyor. keşke insan en kırgın olduğunda daha da kırılamasa. limit olsa yani. üzüntünün,kavga gürültünün, hatta sevmenin bir limiti olsa. ve ben içmediğim içkiye ödediğim hesaptan tut da dün bu saatlerde beni öldürdüğüne kadar her ayrıntıyı saatlerce aklımda tutamasam. her ayın 1'i , üzerimden atmam gereken boşlukların kesim tarihi olsa. ödemenin bir yolu bulunur sonra. M. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|