Patlamak üzereyim, Big Bang ;Dünya karman çorman hayal gücümden doğacak. Tanrıların Feneri bu geceyi sabaha bağlayan yerde görünmeyecek. Zaten her şeyin ters gittiği yerlerde 'düz' hangi yön? Ellerimden mürekkep dökülecek sosyalist bir Ana'nın kucağına. Kucaktan doğacak oğlan'lar ve doğacak olan kız çocukları var. ve eskimiş beşiklere modernizm renkleri dahil olacak. Tüm Dünya savaşlarla dönecek, tüm dünya evrimle, devrimlerle- Charles Köprüsü'nün altından akmakta olan suya, 20'lerinde olan bir yüzyılın savurganlığı karışacak. ve ben tarihin tamamından arta kalan ne varsa, dokunduğum her duvar işlemesiyle nüfuz edeceğim İsa'nın soluğuna. Kuru tohumlara ve ölmüş yabani otlara çaldığı ıslıklarla ihsanı öğretmiş adamların kılığına bürüneceğim. Oysa ben kutsal alevin hiç adı anılmayan koruyucusuyum. Arkaik surlar ardında kalacak yaşanmış öykülerimin çoğu. Kucaktan doğma oğlan, bir gün toprak eşelerken rast gelecek zamanın sırrına. Ama savaşlarla ve evrimle ve devrimle döndüğünü sanan dünya hazır olmayacak o an bu sırra. Altın saçlı bir kız çocuğunun örük saçlarına saklanacak bu ulvi bilgi. ve ben annemin daktilosunun en silinik harfi yüzünden başlayacağım içimi kağıda anlatmaya. İçimi anlattığım kağıdı atmaya, yırtmaya, ona ağlamaya- ve ben gittiğim her şehrin bir parçası olup hiçbir zaman tamamen o şehre benzeyemeyeceğim. Çünkü ben aynada gördüğümün hepsi değil, ben aynadan bana geri bakan sıfatımın sonsuz farklı versiyonuyum. En sevdiğim oyuncak arabamın kanatları var benim. Ben, en çok da kuşların ağaç dallarında oturmasını çok severim. Yazının icadından kağıdın göçüşüne kadarki süreçte savunduğum her şeye sessiz besteler yaparım. Ben O değilim, öyle olamam;ben O'ndan çok da farklı değilim, öyle olmaz. Şimdi depremlerin çatlattığı kabuklar üzerine, yarın yine medeniyet katları çıkacaklar. ve bu mürekkep kanayan parmaklarım bu kez de cılızlaşmış cüsseme dansla tesir edecek. Dün dümdüz bir yazı, yarın tebeşirden manzaralar, sonra 3/4'lük ritimle sallanan bedenim, sonra... Nakış nakış işleniyor ruhuma büyüyen ve büyüdükçe masanın üzerindeki müzik kutusunu kenara ittiren dünya. Gözüme yaş olup yanağımda ısınan hislerimi kemiren rüya. Pirouette ortasında pimi bitmiş balerin gibi duruyorum musiki bir beklentinin hemen ardında. Keşke bu ellerimden doğan gün, beklentime karşılık bulsa, keşke;yalnızca bir sefer de olsa. Ben sevgilimin kaburgasına Tanrı'nın gizlediği bir dua. Ben karşılıksız bir aşka kurban gitmekte olan bir yemin. Ev'cilleştirilmeye heves etmiş, hevesi kursağına itilmiş bir ayyaş. Ben sadece omuzlarım üstüne iliştirdiğim yükten bunalmış, çökecektim bir kaldırım kenarına. Sıkıntıdan patladım diye mi oldu yani tüm bunlar? Sen sorguya çekmeden evvel ben soracağım sana, Ey Gök, neden mecbursun altında ufalttığın 'bana'? "Ben ayna tutar gibiyim sana." Melis Erdoğan
1 Comment
|
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|