Yattığım yerden koskoca bir dünya inşa etmeye niyetlendiğimi hatırlıyorum.
Kıpırdayacak halim yokken masanın üzerindeki kağıdı almaya yeltendiğimi, alamadan odaya girdiğini, gökyüzünün o anki lacivertini, güneş mi sisliydi ardı ardına yaktığımız sigaralar mı sıcacık? ; kafamın çok karışık olduğunu hatırlıyorum. Nerede başımı yastığa koyduğumun önemli olduğunu, ama her değişken içerisinde bir sarsılmaz gerçeğim varsa gerçekten iyi geceler ' e uyuyabileceğimi, yazmaya hiç üşenmeyen bir kadınım ben ama bir anda tüm parmaklarımın kelimelere küstüğünü hatırlıyorum. pembe renkli lolipopumu mazgallar arasına düşürürken nasıl üzüldüysem, en yakın arkadaşımdan ayrılırken bunun o an içimde etkisiz olup çokça zaman sonra kocaman boşluklar doğurduğunu, ve kim bilir kaç kişinin en güzel pişmanlığı, kim bilir kaçının en imkansız rüyası olduğumu, ve bir sabah artık kendi kendine seçim yapacak cesareti olmadığından tüm seçimleri üzerime yıkan insanlardan öylece koptuğumu fark ettiğimde de o kadar üzgündüm. Burukluk olduğunu öğrendim bazı üzüntülerin. Bazılarının çığlık, bazılarının birkaç şarkı, bazı üzüntülerin öfke olduğunu öğrendim. Keşke hep bu kadar acı dolmasaydık diye düşündüğümü hatırlıyorum. "keşke" ile başladığım duaları ve dualarımı duyacak kimselerin olmadığını. Açıkça koparamadığımız bağların gizli saklı kala kala düğüm olduğunu, düğümlerin geceyarısı umut, gün doğumunda "olmaz böyle", öğle arası önemsiz olduğunu öğrendim. En sıkı denizci gelse yine daha karışık atamazdı bu düğümü, ama belki gelse çözebilirdi. Denizcinin hiç yeri olmayan hikayelerde kahraman olmayı öğrendim. Dünya dediğini inşa etmek tek kişinin altından kalkacağı iş değilmiş, anca bir oraya bir buraya savrulur hiçbir yerde kök salamazmış insan. Hayatı çok doğru yaşıyormuşum, bunu öğrendim. Bir tarla dolusu zaman avucumdan kayarken o çimlere uzandığımda kendimden geçtiğimi, çatı katı evlerinden birinde nefes nefese içime çektiğim hasreti, ruhuma birçok renk bulaşmış diye beni sevenlerin yeri gelince rengarenk olmama katlanamadığını, ve insan hiçbir şeyi unutmuyor; unuttum sanarken aklıma gelen her şeyi hatırlıyorum. M.E
0 Comments
Dağlardan kocaman yorganlar örterim üzerime,
kar kadar beyaz değil her zaman gecelerim, nerede uykuya dalsam oraya aidiyet iddia ediyorum, ne zaman kabusla uyansam o zaman bir kabus yaşamaya devam ediyorum, üzerimden atamadığım büyükçe bir yorgunluk bu, neresinden bırakmaya çalışsam başka yerinden ağırlaşan, vücuduma kazıdığım anlara ilaç olacağını zannettiğim zaman, kendini bile iyileştiremeyen gün arası hüzünleri, dolunaya bağlanan geceleri fark edemeyecek kadar meşgul biri, biri birkaç yıl sonrasına hasret, biri birkaç gün öncesi, iklimleri saçıma takıp evden çıkıyorum her sabah ben, dağınık ve karman çorman, bir o kadar düzenli ve çözülmüş görünüyorum, bazı anahtarlar kapı açmıyor, bazı anahtarlar ile kendi içini açıyor insan, yine de hiç rahat değil, hiç endişesiz değil, huzur yok, merak yok, heves yok, çıkmaz sokakların sonuna ev kurup adını bir ömür yaşamak sanmak var. Hava soğuk, en çok kendine sarıl, bir tek o kalacak yanında diye. M.E O koku bana biten bir şeyleri hatırlatıyor
bu hisler henüz bitmediklerini. Kendi kendimle oturup konuşmaya çalışıyorum iki gün öncesi aklımdan çıkmıyor. Ellerimi kaldırıyorum avucuma dolsun yağmur damlaları diye birden güneş açıyor. Çok ağır bunların hepsi, çok hafif. Haksızlık diye bağırmak istiyorum ama bağırmak en çok susmak kadar etkili. Bak diyorum, böyle iyi, böyle huzurlu, her gece bir beklenti, her gece kafamda saatlerce dönüp duruyor olanlar ve hayır diyorum, böyle olmaz, bana bölük pörçük bir huzur gerekmez, her gece tüm günden kaçar gibi sığınamam kafamdakilere. O koku bana hem bildiğim hem hala öğrenmeye devam ettiğim şeyler hissettiriyor yaza doğru yüzüme vuran anlık esintiyi, böğürtlen kokusunu, bazı fotoğraf karelerinde sadece makineyi tutan kişi olduğumu, itinayla düşünülüp söylenmiş sözlerde hala saklanan umutları, o koku bana ne kadar tükenmiş olsam da hiç bitemediğimi - Bakma yollarının o kadar yorucu olduğuna. Senin ayaklarında artık adım atacak güç kalmamış. Sırtındakine yük diyorsun, elinden tutan kimse olmadığı için belindeki ağrılar. Ne kadar farkında olursan ol bazen sen de unutur gibi devam etmek istiyorsun. Ne kadar iyiysen, bi o kadar eksik hissediyorsun. Böyle bir şey asla olamaz diyorsun. Aslında her şey öyle oldu. İnsan en çok her cümleyi her anlama gelecek şekilde kurduğu zaman hiçbir şey söylememiş oluyor. Ben senin söylemediğin şeyleri de biliyorum. bi de benim sesimden M.E |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|