İnsanları biriktirmeye çalışan adamların hikayesini herkes bilir.
Ceplerine buruşturarak sokuşturdukları herkes, sırası geldikçe bir mana kazanır. Hangisinin sırasının geldiği ise pek bir soru işareti olmaz. Çünkü öylesine yapılan seçimleri vardır biriktiren adamların. Öylesine seçimler yapan adamlar sayesinde de buruşmaya alışmış olanlar.. Ellerini gerçek pislikten hep uzak tutan bu adamlar, kendi hikayelerini yazar. Yazdıkları gibi söylendiğinden emin olana kadar da oradan gitmez. Talihsiz birkaçının hikayesi kendi hayallerinin çok gerisinde kalmaya mahkûm olur. Üzerine basıldıkça yukarı çıkılabilen insanlar vardır; ve yükseldiğini sandığın anda desteğini çekip yerin dibiyle tanışmanı sağlayanlar. Fakat bu kişilerden pek bahsetmez orda burda işittiğin o hikayeler. Bu kişiler, içte kalır. Kursakta. Gizlenir, gizli kalır. Anılardadır ve akıldadır ama sesleri sedaları çıkmaz. Kendine saklamak zorunda kalan adamlar, bu kişileri eylemlerinde yok eder. Bu, bir açıdan en az onları hikayelere dahil etmek kadar büyük bir adımdır. Ama fiili olarak atılmamış adımların, pek bir gerçek olan yollar üzerinde izleri olmaz. Bu “dünya gerçekliği ve kişisel gerçeklik” arasında bir takas gerçekleşir. Takındığı yüze sadık kalabilen kişiler ve takınmaya çalıştığı yüzü omuzlarında taşıyamayanlar, ya inkarı ya da aldanmayı seçer. Sıradan, yalın, kendi kendilerine var olmayı bildikleri kişi ile takas ederler dünyadaki yansımalarını. Hikayesini kendi yazan adamların bugün evden hangisini giyip çıktığını bilemezsin. Anlamanın birçok yolu vardır ve zamanla hiç zahmet etmeden anlarsın da. Ama öylesine seçim yapan adamlarla kumar oynayacak vaktin var mı? İnsanları, hiç çaktırmadan harcayabilen kadınların hikayesini herkes bilir. Gereğinden fazla değer verdi diye bir çırpıda çıkarıp kefaret ödemeye çalışan kadınlar.. Eğer transparan bir yüreği de varsa, sen de kırılıverirsin onlar kırıldıklarını duyurunca. Eve geri dönme hissini unutan insanlardan dert dinledikçe, hikaye sanıp uykuya dalmaya çalışırsın. Ama bu kadar karışıkken, bu denli iğrenç bir basitliği olan şeylerden sakınman gerek. Mesela artık kırklı yaşlarının sonuna gelmişsin. Sen yine bil, yine bil bildiğin her şeyi. Ama artık bildiklerini anlatırken yüreğin sızlamamaya başlamış. Kalmamış hiçbir belirsizlik. Artık gün gibi ortada olan her şeyle yüz yüze bakıyormuşsun. Düşün, biriktiren bir adam mıydın yoksa harcayan bir kadın mı? Feriştahı gelse senden iyi yaşayamaz mıydı? Düşün, insan hiçbir şey olamasa da kendine yabancı olabilmekte usta. Hangi başarılarının altında çiçekler açmış, hangilerinin ardına kalp kırıkları sirayet etmiş? Yüzleşemediklerinin karşısında bağdaş kurup bir yaraya bıçak olmayı zafer bellersin. Ama neyi kesse, kendini biler bir bıçak. Melis Erdoğan
0 Comments
|
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|