Bir çiçek büyütürüm dedim, istikrarla sular, ışığa koyar, isim verir, bi yandan büyütür bi yandan ona okurum yazdıklarımı.
Ne gerek var diyordu.Ne istesem, ağzımdan ne çıksa, hangi imkansıza birkaç imkan bulsam: ne gerek var, boşver. ve böyle böyle bıraktım.Eskiden kendi ellerimi sıkı sıkı tutardım, artık karşıdan karşıya geçerken korkmuyorum. Kollarım o kadar zor taşıyor ki üstüne binen faturaları ve gece geç saatleri ve şaşırmayı bile beceremediğim veda edişleri. Ama sabaha doğru 8 civarı dünyadaki en yorgun şehirden, avucuma düşen yaşları izleyen sokağa çıkarken, dışarıda sağanak, içeride Ortaçgil çalarken, n'apalım bazı şeyleri en başından yazıp çizen zaten ben iken, haklısın, ben bu içimdekinin yansımasını çocuk gözlerimde büyütüyorum bak farkındayım. Elleri ekmek, dizleri ağrı, gözleri yalan, ağzı alkol, kalbi duvar adamlar en güzel kahkahalarını birlikte atıyor. Çık bu kargaşa protestonun içinden arka sokağında tüm gücü elinde tutan bir demokrasi ateş ediyor. Gitmek istediğin her yerden apar topar dönüyorsun, bak bu mecburiyet değil bu bir seçim. En tanıdık kokulara koşarken karanlık sokaklara dalıyorsun kadın başına, aman, uslanmıyorsun her ay gazete kenarına sıkıştırılan toplum utançlarından. Değişiyor insan zamanla, ama bu kendine söylemeyi çok sevdiğin bir yalan: kimse değişmiyor; değişmeyecek, istersen kendi kendine direttiğin yok sayma' lara senelerce devam et. Anca bi kaldırım kenarına çöküp soluklanmak zorunda kaldığında, anca bi otobüs yolculuğuna çıktığın kişiyle değil, yanına bir daha gidemeyeceğinle paylaşmak istediklerin kafanda, büyük hata dediklerinin tenine, evine, işinin gücünün içine sıçmak demek olmadığına, çok büyük hataların kimseye söyleyemediğin, içinde tuttuklarının boğazına kadar sakinliğini koruduğu şeyler olduğuna, ama bak hepsini bile bile, vazgeçmemeye değer tek şeyin içindeki o 'çocuk' olduğunu öğrendiğinde, ve herkesi siktir edip yetineceğin bir hayat inşa etmeye, sahip olabileceğine inandıklarının sana yapıştırdığı o kibire, ne olursa olsun tek bir yanlış yapmadığına, ve işte, burada; bunların hepsinin olacağına inanıyorum. Can çok güzel yanıyormuş ama olsun en azından ellerim ısınmış. çok pis kanılıyormuş- da, olsun, nasılsa ben hep yaparım yanlışları. O gülüş başka bir kadının kulağına çiçek diye takılmış, peki. Söylerken inanmadığı cümleleri neden kucağımda uyuttuğunun hesabını sormuyorum. Ben herkesi affettim ama kendimle barışamıyorum- Daha ne kadar böyle devam edebilir, delirmeyen herkes deliliği çok övüyor, ama deli kere deli kaç eder? M.E
0 Comments
Rüzgarının estiği yönde,
arabaların gidemediği yerlere, ev yapamadığın apartman odalarında, kendin olamayacağın tüm koşullar altında, ellerinde olmayan şeylerin tenine değdiği yerlerdeki yanıklar, ara ara ve yarım yamalak olmaya mecbur, ses etmeyip saatlerce konuşur gibi, bu ağır gerçeklerden de ağır hayaller altında, hazır olmadığın zamanlarda, hazır olduğun her şey burnunun ucunda, sırtını dön bütün kanunlara, mahkum eden yasalara direnişsiz, kurtuluş gibi duran eylemlere yenilgiler, emin emin aldığın kararların kara kara yazılışı o deftere, üstü çiçek kaplı, içi anı kokan, görsen göz yaşı olan, görmesen de aklında bir defter; ama her sabah yeniden uyandığın yerde, aklına mis kokular yerleştirip kendine kahvaltılar alışkanlık edinirken, güneş tam pencerende doğarken, kirpiklerin başka bir ten üzerinde saniyenin binde biri'yle çırpınırken, solukları boynundan saç tellerine, ordan beline ulaşırken, titrediğin tüm soğuk gecelerde, uyuyamadığın milyon kabusa, dikiş tutturamadığın terzi bir hayat kurma çabasına, çıkar o üzerine giydiğin her kimse; sen olmayan tüm sen'leri, kapı eşiklerinden başka şehirlerin tren garlarına taşınan vedalaşmaları, birer çocuğuz ya hepimiz-zaman geçerken korkudan oynadığımız ufak oyunları, iki kişinin hep bir kişiden daha çok olmayabileceğini, ikinci kişi, doğru kişi değilse alınan nefeste boğulunduğunu, ve ne kadar sığ damgası vurulursa vurulsun herkes için bir 'doğru' olduğunu, bir de, zamanla geçen tek şeyin zamanın ta kendisi olduğunu, insanın yaptıklarına değil yapamadıklarına pişmanlık duyacağı yaşlılıklara kendi kendini mecbur bıraktığını, ve bazı şarkıları, ve bazı şairleri, bazı şiirler, bazı rutinler, bazı çiçeklerden kafalara taçlar, bazılarından tene kazınmalar, bazen içinden çıkılmaz bir sokak, bazen kaçınılmaz fark edişler, bir gün belki yeniden, bu gün değil ama bir gün elbet yeniden; vazgeçmek yok. Bütün kadınları öpebilirsin; peki kalbinde yeşerdiğin kadının çiçekleri soldu mu? SC- https://soundcloud.com/nonversation/bu-bir-siir-degil M.E Bir gökyüzü bir çatı katının kitli camında mahsur.
Sonralar olur soramazsın neden diye, çok sorasın gelir bazen köşedeki tekelde bekleyen adama, kahvede saatlerce oturup boşluğa göz diken gence, senin de nedenlerin olmaz bazen. Yani olur da, o hiç konuşmak istemediğin anda, istemekten vazgeçtiğin bir gece yarısında. Yalnızca hissedersin ama hissettiremezsin. Kalır içinde.Büyür. Biraz şöyle sağa kaysa dersin sola çok mu yüklendim. Yok, kıpırdamaz, yok. Beni duvarların arasına değil uçsuz bucaksızlığa kapatıyorlar. Yaptıklarımın yanlış olduğuna ve tek sorumlusunun ben olduğuma, kocaman ve temiz gördüğüm bir şeylerin kirliliğine inanıyorlar. Ne zaman bir şey söyleyecek olsam duruyorum, orada, ne zaman olman gerekse olamadığın bir yerlerde. Ben de durmam-söylerim sanıyorum ama susmak çok yakışıyor dudaklarıma. Sabahlar sokaklara dökülüyor, bardaklar doluyor boşalıyor. Buz gibi, buz gibi parmak uçlarım. Unutmaya çalışıyorum, unutmaya çalışılıyor bir şeyler bu masalarda. Hiçbirimiz birbirimizin neyi unutmaya çalıştığını bilmiyoruz. Bazen ağzımı açıp geçen gün neler olduğunu anlatmak istiyorum ama, Hayır, kimse yok ve artık ben bir şey olursa koşup sadece kendimle konuşuyorum. Bunlar benim özgürlüklerim değil, neden kıskanıyorum onları? Ne alıp veremediğin var diyecek olurdu, susardı belki de. O susardı ama ben anlardım. Zamanın bir hızı yok, sadece dalga geçiyor. Sadece ilerlenir sanmalar bizi hep aynı yerde bırakıyor. Büyümek göz göre göre pişmanlık edinmek mi? Yapabileceklerini hayal edip sonunda kılını bile kıpırdatmamak ve hep özlem duymak. Ne verecektim dünyanın en güzel günaydınına karşılık? Hiçbir şey; elimdeki her şey, hiçbir şey oldu. "Kaçtıkların, vardığın yere senden önce gelmişler.“ Tebrikler bundan kurtulunmuyor. M.E |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|