Toprak yolda mahvolan ayakkabılarını içeri koyarken sil küçük kız, bu pisliğe birileri sebep oluyor ama suçunu sen üstlenmek istemezsin.
Una bulanmış parmaklarının hissedemediği o kadar çok şey var ki, sana "Yeter artık!" dediklerinde durmak yerine oradan gitmen gerektiğini anla. Birkaç kelime ile konuşur gibi yapılan muhabbetlerle yetinesin yoksa, çık bağır bas bas. Sana sesini çıkarmamaman gerektiğini söyleyenlerde değil o güç. Üstüne yapıştırmaya çalıştıkları her özelliği usulca katlayıp kenara koy. Zamanı geldikçe çıkarıp giyinmen gerekebilir fakat onlarca farklı kişi olabilecekken tek birini seçmek zorunda değilsin. Hayatın en güzel yönünü büyürken öğretmezler kimseye. Bir süre sonra hasbel kader kendi öğrenebilmiş olanların da hali kalmadığı için kimseden öğrenemediğinle kalırsın. Ama kendin tadacak kadar şanslı olabilirsin, eğer her istediğini söyleyecek cesarete sahipsen. Kime yanlış, kime saçma, kime görünmez, kime hadsiz görünürsen görün; sen her şeyden önce kendin olabilmeye doğdun. İnsanın kendisi de her zaman güvenilir bir liman değil ki üstelik. Bazen o kadar sık savrulur gibi hissedeceksin ki seni kıyıda tutan ipin bir anlamı kalmayacak. Bazen bi avuç su birikintisinden de dingin olacaksın. Hepsini aynı anda da olabilirsin, tek bir şeye tutunarak da var olabilirsin. Ve ikisinden biri, bir diğerinden asla üstün değil. İkisinden biri daha mantıklı veya daha aptalca değil. Çok fazla tanımlamanın yapıldığı bu yer, ayrımcılık adı altında daha da bölünmeye koşarak gidenlerin dünyası. Fark edebildiğin her ufak ayrıntıyla memnun olmaktan pes etme. Bazı ayrıntılar senden başka kimsenin bakmaya cesaret edemeyeceği yerlerde gizli olabilir. Ve bazı ayrıntıları birlikte keşfettiğin insanları da asla unutma. Sen, küçük kız, sana yapılmasına katlanamayacağın hiçbir şeyi başkasına yapma. Her şeyi daha çekilir yapan şarkıları al aklına, bir yolculuk boyunca güzel sohbetlerin ihtimaline gözlerini kapa. Sana hiç bahsetmeyecekler materyal olmayan şeylerin ezici ağırlıklarından. Aynı şeylerin hayalinin bazı geceleri atlatabileceğinden ve bir anlatabilsen kuş gibi hafifleyebileceğinden. O kadar korkusuz kal ki, aklını çelemesinler, karşına dikilip "Yanlışsın!" diye bağırdıklarında. Dizlerin titrese ve hatta sendelesen de gözlerini hep yukarı dik. Göğün gözünün içine bak. Yerde olmanın yenilgiyle uzaktan yakından alakası yok. Hislerini tüm gerçekliği ile karşına dizip ayakta durabileceklerini öğrettiğin için bu galibiyet senin. Eğer bir şansını yakalarsan, orada tamamen var olmaya ve eksik gedik tüm cümlelerini söylemeye çalış. Kimse ses etmesin, karşı çıkmasın, kimse korkmasın niyetinden ve genellemesin kimseyi istiyorsan; buna yön verebilecek birini inşa et önce kendinden başlayıp. Kendini zamandışı bir ütopyanın kollarına bırak, belki saçlarından yere dökülen hayal gücüne bakabilecek başka bir çift göze daha rastlarsın. Tek derdin sonunda huzur dolu bu yerde, "Kendimi tanıtmaya hangi kelimeden başlasam?" diye düşünmek olsun. Bizi samimiyetin en büyük hastalık olduğuna inandırmaya çalışıyorlar küçük kız. İnanıp da herkes gibi olursak, hayatın neresini kendimiz kontrol edebiliriz ki? Kontrol manyağı, güç sarhoşu, ürkek ve gaddar olmamak için tek yapman gereken çoğunluğun kararlaştırdığı her şeyi bir kez de kendinle kalıp sorgulamak. Bak, sana fırsat küçük kız; ayakkabılarının toza dumana karışmayacağı güzel yollardan git kendi geleceğine. Parmakların, karşına çıkan ve fırsat verdiğin hiçbir hayatı ve anı unutmamak için dokunsun. ve hep fazladan bir yerin daha olsun yanında gelmek isteyene. Bekleme, ısrarla ama kırmadan talep et sadece. Israrını ve isteğini görmezden gelmeye başlamayı öğrenirsen geri dönemezsin. Ufak bir kız çocuğunun tutkusuyla bağlanmazsan eğer, hayatın çamaşır tellerinde öte beri savrulan bir gömlekten ne farkın kalır? Melis Erdogan
0 Comments
|
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|