Bir dolmuş camından sağıma bakar bakmaz içimi tiksinme duygusu kaplıyor.Başka şeylerle ilişkilendirebileceğim bi kargaşa yok hayatımda.Yani her şeyi olduğu gibi gördüğümü iddia ediyorum.Kafam bomboş, tek bir harf düşüncesi bile yok.İlk kez bu kadar hafifim.ve gördüğüm sıradan bir 'gün' görüntüsünden tiksindiğim yetmiyor gibi bu tiksinmenin üzerine düşündükçe irkilmeye de başlıyorum.Ne kadar çabuk değişiyor her şey.Umduklarımız, beklentilerimiz, bize yeten şeyler, mutlu eden şeyler.Her şey ' ler değişip duruyor.İki ışık daha geçtikten sonra duraktan bir kadınla sevgilisi biniyor dolmuşa.Ettikleri kavgaya sesini çıkarmayanlar iki dakika sonra öpüşmelerine kayıtsız kalamıyor.Bazı yaralar alınmış ve yara bantları kendi kendini sökmeye çalışıyor iyileşilmeden.Bazı kör bıçaklar yüzünden parçalanop orta yerde bozulmaya başlamış saf kalan son yürekler.Binaların bile meymeneti yok; içlerinde oturanların yüzünü hiç görmeden maddi durumunu anlayalım diye yapılıyorlar.Bu senin suçun değil, bu suç benim değil dersin unutursun.Zaman geçer, mekan değişir, karakterler çoğalır; sen azaldıkça hatırlamaya başlarsın.Topluma mal edilebilecek her şeyin bireysel ölçütlerde ne kadar zararı olabileceğine şaşar kalırsın.Öylece, bir dolmuş camından sağa bakarken, benzinlik arkasındaki pembesi soluk binaya dalarak, yan tarafta çiçek satan adam dükkanını artık kimse çiçek almıyor diye kapamaya karar verirken.Hem acıtıp hem acıyor diye ağlayamazsın dediklerinde anlarsın.Öyle dimdik durursan dökülmez sanıyorsun.Zaten kaybetmek için girdiğin savaştan yazılıyor bir tarih.Sen bu sessiz sedasız yenilmeyi ateşkes sanıyorsun.Üşüdüğün zamanlar ellerini ısıtabileceğini söyleyen herkes gidecek, en çok kışın dikkat et kül olmadan yanmaya.Arka bahçendeki güller kadar kırmızı bu kayboluş.Çok büyük bir şeyler, hiç fark ettirmeden yok oluyor-hatırla, farkına varıyorsun.Hala hissedebiliyorken, öfkeye ve sevgiye aynı anda sarılmışsın.Asla vazgeçmeyeceksin görmekten ve inkar etmemekten.Hiç umut yok sanarken çiçek suladığını fark ettiğin o sabahı hatırla.
M.E
0 Comments
"Kendini tanıyor musun?" diye sordu.
Bu nasıl bir soru dedim içimden.Kim kendini tanımazdı ki? Çok basitti kendini tanımak.Ne zaman ne istediğini biliyorsan, kendinle tanışmış sayılmalısın.Ama hayır, öyle değilmiş o iş. Yokuş aşağı inerken hissettiğin kadar olağan hissedersin kendini tanıdığın hakkında yanılırken.Oraya nasıl çıktığını, nefesinin kesildiği anları, bacaklarına sıcak ağrıların saplandığını, tepede bulmayı umduğunu bulamadığın için iniyor olduğunu unutuverirsin.Aşağı inmek kolay diye, o eğim ayaklarınla uyum içinde akıp gidiyor her adımda diye, bir kere denedin bir daha deneyemeyecek kadar yorgunsun diye...böyle böyle kandırırsın kendini.Kendini kandırdığını bile itiraf edemeyen insan, kendiyle tanışmış mıdır? Misal, bu sabah evden çıkarken aklına hiç gelmeyen her şeyin gece yatmaya yakın başına hücum ettiği gerçeğiyle yüzleştin mi?İşte o gerçek, ne istediğini bilmeyen birinin gerçeği olabilir olsa olsa.Çok güzel unutup çok çabuk hatırlarsın her şeyi.Çok kısa sürer hayal kırıklıkların çünkü gerçeklerden payını almıştır çoktan kırgınlıkların.Kimlerle tanıştın, tanışıyorsun, tanışacaksın -da, gece aklına dolan şeyleri kendinden başkasına (kendine bile) yüksek sesle söyleyemezsen, kendinle hiç. M.E Paçalarından rüzgar sallanan adamlarla tanışırsın.
Ellerinde gün doğumunu saklayan kadınlarla, kendisi olmaya vakti kalmamışken anne olmuş küçük kızlarla. Gece 4'ü kafana kazıyan otobüs kalkış saatlerinde , cümleleri yorgunluk kokan anı defterlerinde, izleri kapanır gibi yapan yıllık yaralarda ve 8-10 kişilik masalarda, ve artık usulüne uymayan bütün meyhane sahnelerine doğru dönük sandalyelerde. Altı kiremit üstü çakıl çatı katlarının inşaat kumlarının dağ olmuş tepelerine yakın yerleri çocukluğundur. Kırılmışssın, küsmüş de barışmışsın, şarkılar yazmış ama hiç söylememişsin ve kapı ağzında vedalaşırken içinden gidememeyi çoktan kabullenmişsin. Bu çocukluk, o rüzgar, gecenin sabaha gebe kalışından sorumlu iki kişinin,o acıya üç kişilik katlanışı, tren raylarının seni götürdüğü yerlere hayran ve kırgın kalman, tek kişilik bazı devrimler; bu ne örgütlenmen? ve en sonbahar tarafı kış mevsiminin, saat;hiç, vakit;yok, durma;koş vazgeç;kaybetme. Tek bir fikir yeter koskoca hayalleri özgür kılmaya. Rasyonel bir valiz hazırla içini döktüğün yerlerden başla siktir edip gitmeye. Ama git, ya uzaklaş, ya değiş, eskisi gibi kalma. "Eski" insan yaşamının en tehlikeli vakti. Biraz eğil boynun haddinden fazla dik, kötü kalplisin, devsin, bu masal çok çirkinleşti. Her zaman tutmuyor; hesaplar hesapları.ve eller elleri. M.E |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|