Derin bir nefes, 1,2,3, her şeyi elden bırakırkenki vazgeçer rahatlama üzerinde.İçindeyken göremiyorsun dışarının her köşesi-bucağını.Dışına çıkarsan geri dönecek yüzün yok içeri.Yaşamakta olduğun şey, hayat, yani bu böyle sürekli yıkılarak mı gidecek diyorsun da tarih boyu yıkımlara kapılıp dağ olmuş yollar.Kaybederken anlatamıyorsun tam olarak kazanmana az kalmış olan şeyi.Betimleyemiyor, pek seçemiyor, anlam veremiyorsun.Mülhem olmuş en ufak olumsuz düşünceye kapılıyor, kaptırıyorsun saklamaya meyillendiğin o sıcacık umudu.Birine dair.Sanki inkarlar üzerinden ve ispatlar yardımıyla eskitebilirmişsin gibi bu gerçeği.Kendi kendine kendin olmayı beceremiyorsun.Boşluk doluyor içine.Sen içinden çıkıyorsun.Bakma herkes bir yoğunluk içinde ve oturacakları yeri çoktan seçmiş görünüyor ama en az senin kadar ayaktalar.Gezip mi görsen, okuyup mu anlasan, dinlersen belki işitirsin diye diye etmediğin kalmıyor.Her yanı aynı buranın.En klişesi de, en siyaseti de, en dindarı ve en başına buyruğu bile aslında aynı-ve aslında bambaşka.Sevmekten nefret ettiğin şeye mecbursun.Mecburiyetten gram anlamadığın için yürümeyi seçtiğin yollar da tepene yıkılıyor, yol üzerinde rastladığın insanların anlayışları da.Sürekli hakkında konuşursan önemsizleşecek şeyler var.ve sürekli hakkında konuşuyorsun ama asla önemsizleşmiyorlar.Ne yapacağını bilmediğin zamanlar da ya sarhoş ol, ya da başkası.Kendin olmaktan canın yanıyorsa, yangını böyle inkar edersin.Birinin çocukluğunu bağrına basıp büyütecek kadınlar artık yok.Çocukluklarını tek bir kadına emanet etmenin değerini öğrenmiş birileri yok.Yerle bir olmuş her sonun ardından iyilerin hep kazanacağını öğretmek için yine başlayan masallar da yok.Biz yok'luk nesliyiz artık.
M.E
0 Comments
Küçüklüğümün geçtiği sokaklardan yürürken de aklımdakiler yüzünden bulanıklaşıyor her yer.Avucumun içi gibi bildiğimi sandığım her köşe, her lamba altı, koşuşturup durduğumuz beton yığınları.Büyüdükçe yok oluyorum.Elimi atmaya kıyamıyorum artık en sevdiğim şeylere.Abimin aldığı simli beyaz ayakkabıları 2 ay yatağımın altında, kutusunda saklayıp, her gün evin içinde sadece 5-10 dakika giydiğimi hatırlıyorum.-Kızım, dışarı çıkarken giysene şunları artık.Pislenir, biri üstüne basarsa diye ödüm kopardı.Biraz büyüdükten sonra çok saçmalama dedim kendime.Öyle şey mi olurmuş.-Oluyormuş.İnsanın hayatında bu kadar sık hayal kırıklığına uğradığı görülür mü hiç?Görülmüş.Kim bilir benden önce kimler böyle düşündü.Kaç kişi, neden, nasıl baş etti.Şimdi en sevdiğim şeyler sanki benim için yanımda değilmiş, en sevdiklerim beni benim onları sevdiğim kadar sevemezmiş de karşıma çıkan her şey ve herkes bana maruz kalıyormuş gibi hissediyorum.Maruz kalmak.Kaçasım geliyor, masadan kalkıp gidesim, konuşmayı yarıda bırakasım, saçma sapan sorular sorup gerçek ne ise öğrenesim ama en çok da kendimi geride bırakarak ileriye gidesim.ve bunu içimde asla halledemiyorum.Sadece orda olmasına bile mutlu olduğum bir sürü kişi benim midemi bulandıran gerçeklere nasıl karışır aklım almıyor.Kaçıncı durakta indiğimi merak ediyor musun, artık kontrol edemediğim bu delirme haline katlanabilir misin, ellerimde hiç geçmeyecek yaralar ve sebepleri zamanlar umrunda mı, bir insan yanından geçtiği herkese aynı mesafede mi durur, sence hiç mantığı yok mu üzerimdeki nefreti sevgiyle değiştirmeye olan saçma salak çabalamamın, yüzüme baksan göreceğin şey mecburiyet mi yoksa belki biraz hayal kurdurur ve belki bir süre sonra gerçek oldurur muyuz, saçlarımı sağa mı sola mı, başımı omzuna mı başka bir omza mı, anlatamıyorum ama yine de dinlemek ister misin.İyiyimlerle geçiştirmeyi güzel öğrendim.ve geçiştirdiklerimin sonunda kendime kayıplar olduğunu.İnan kontrol edebilsem aklım çok daha durgun bir yer olurdu.Ama hiç öğrenmedim.
"Hareket etmezsen acı üzerinde birikir."Barış Bıçakçı M.E Sen bir düşsün kendi kafan içinde.Her gece bir yerlere gidiyor, her sabah olmayı en az istediğinde uyanıyorsun.Bir yorgunluksun.Tam uyuyamıyorsun.Kırgınlıksın.Parçaları birleştirmeye yetmiyor tüm o bildiklerin.Aslında uçsuz bucaksızsın ve ihtimaller içinde herhangi bir şeyi kendine seçebilecek güçtesin.Ama kimse sana öğretmiyor.O kadar çok çeşidi var ki sevginin, nefretin, özlemin, bıkkınlığın.Sen sadece alışık olduğun şekilde sevildiğin zaman sevgiyi fark edebiliyorsun.Sen bir kelime yığınısın kafanın içinde.Sürekli büyüyorsun, eskiyorsun, anıya dönüşüp acı veriyorsun kendine.Tek sebebi bu işte.Kelimelerin olmasa yıkımlara yol açacak kadar büyük depremler çizemezsin hayatına.O kelimelerin kafanı kurcalayıp da kontrolden çıkmamış olsa, oturduğun yerle oturmayı dilediğin yer arası o kadar uzun bir yol olmaz.Denemediğin her şey imkansız görünüyor sana.Sen bir yazıksın, vazgeçişsin, kayıpsın ve yokoluşsun insanlığa.Karşısına dünya serilmişken kendi kendine imkansızlıklar kurgulayıp ona göre yaşayan bir küçük çocuksun.Sen herkessin.Bazılarımız değilsin ama genelimiz sensin.
Melis Erdogan. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|