Yerde bir parça kağıtsın.Degilsin de,misal,bi sürelik öyleymiş gibi yap.Bir kağıt parçası ne kadar düşünebilir?
Çok. Üstünde gökyüzü var ama sen ayaklar altındasın.Kapılıp duruyorsun takılıp gidiyorsun istemediğin yerlere planlamadığın şekillerde.Üstünde neler yazıyor, hangi köşenden yanmışsın, yırtılmış mısın, düz mü çizgili mi. Kendini olmadığın her ne varsa öyleymis gibi düşün.Salak değilsin bencil değilsin kötü biri hiç değilsin.Her gün değişen bir ton sey düşünüyorsun.Düşüncelerin de her gün değişiyor.Tonlarca ve en koyusundan en açığına bütün renklerin altında kanıyorsun.Ellerini kaldırsan kırmızı, gözlerini açtığın yerlerde güneş cılızlaşıyor, deniz kenarı bir yersin belki ama üstün başın ücra sokak arkaları.Rüzgardasın savruluyorsun veya rüzgarsın savuruyorsun.Karışıyor ortalık, çözülür gibi oluyor aklındaki düğümler, sen en gerçek halinle kendine varmaya pek heveslisin-ve gerçekler de en umursamaz haliyle beklemediğin bir gecede tenine değmeye. Gece yarılarında turuncu ufak bi sokak lambası aydınlatıyor göğe bakan yüzünü, güneş açtı sanıyorsun. Kontrolü kaybet diyor içinden bir ses.Kaybet kendini.Olduğun yerde bulunmaktan nefret ediyorsun.Mumlar eriyor ve aydınlanan karanlık odalar yerine masanın üstüne düştüğü gibi donmasına takılıyor kafan.Sana burdan ötesi çok güzel diye söz veremem ama güzel olsaydı Nighthawks arka planlı bir hayal gücüm var gibi olurdu.Uzun koridorları bacaklarımın ağrımasına aldırmadan yürürüm demek istiyorum ama oturup soluklanmak kadar çekici gelmiyor hiçbir şey.İnsan sustuğunda başkasından bir şeyler saklamaz da esas kendine kelimeler hediye ediyor.Elimin değdiği yerlerden mucize bekleyemiyorum artık ve bu üstüme yapışan baş ağrısı bir parçam gibi hissettirmeye başladı.Suratını önüne eğmekten bu kadar kaçınma sen bir gün önünden başka yere bakmak istemeyeceksin.Affetmek istediğim yerlerden küsüyorum her şeye ve tam konuşamıyorum ama nasılsa anlayacaksın. Melis E.rine
1 Comment
Yürümek ne demek biliyor musun? Bir adamın sabahın köründe gitmesi gereken bir yer olması demek.Gecenin bile uykulu olduğu saatlerde geçmiş zamana bakakalan bir kadın demek.Adım atmak demek.Birine doğru, birinden öte, uzaklara veya yakınlaşmaya adım atmak demek.Ama hiçbir zaman gidebilmek demek değil.Gidebilmek bile kendi kendisinden habersiz çünkü.En çok uzaktakiler bunun tanımlamasını yapmaya çalışır.En az da kaldığı yerle barışmanın yollarını arayamayanlar gitmeye kararlıdır.Yürümekle geçip gidemezsin kalbinin kırıldığını hiç unutamadığın yerlerin önünden.Kafan bi çevrilir, bakarsın camdan içeri, boş bakarsın, eskiyle aran yoktur hatta iyi ki eskide kalmıştır bazı şeyler ama bakarsın 3 saniye.Herkes bakar.Sadece içi kaskatı olanlar bakmamış gibi yapabilir.
Yürümekle ilgili soruların yoksa gitmekten daha çok söz etmek istiyorum. Yürüdüğün yöne varabilirsin.Yükle gidersin, gittiğin yerde yüklenirsin, yalnızsındır ve ya yalnız kalamayacak kadar yazıksındır.Varmak, gitmiş olmak olmaz.Gitmiş olmak benim 8 yaşında annemle dışarda yediğim yemeği borçlu olduğum restoranta mahsustur.Daha küçük yaşlarda ve henüz anılarıma anlam yükleyemiyorken vardığım her yerdir gitmek.İnsan bi yaştan sonra gidememeye başlar.Kafası da onunla gelir.Gittiğini sandığı yerler de onunla gelir.Yani bazı fiiller, ama özellikle gitmek, bazı zamanlardan sonra geçerliliğini yitirir.Bi düşün' Başka bir şeyden daha bahsetmek istiyorum ama inan o kadar karmaşık ki kafam hatırlayamıyorum ne yazmakta olduğumu.Yazı yazarken kafamda konuşmaya başlamıyorum artık. Geçen gün parmağımı incittim ufacık bi iz kaldı üstünde. İki hafta önce endişelenmekten kendimi alamadığım ne varsa şuan tüy gibi. Yeni olan her şeye bir şans veriyorum.Sen de ver.Nasılsa hepsine bugün olmayan bir günden geri dönüp bakacaksın ve artık yeni olmayacaklar. Yara izlerinden bahsetmişken, diğer izler geçmiyor.Kaza izleri, mutfak yanıkları, düşmeler geçmiyor. Benim yerime de düşün' çünkü ben zaten o kadar derinlerdeyim ki daha fazla atlayasım yok şimdi. Her şeyin kafamın içinde ahenkle durabilmesi.Müzik gibi.Resim gibi.Rakı gibi.Anne gibi.Özlemek gibi.Affetmek gibi.Güvenmek gibi.Her şeyin kafamın içinde tamammış gibi durması.İnanabiliyor musun? İlk kez o kadar delirdim ki her şey çok normal hissettiriyor.Sanki gelip bir tuşa basmışsın ve ara sıra ortaya çıkıp kulağımı tırmalasa da, her şeyin sesi uzakta kalmış. Bazı bakışlar kendi kelimeleriyle konuşur.Ben geldim diye bakmak var mesela.Ya da gidiyorum diye.Ya da daha uzun konuşmalar." Geldim ama hep burdaydım zaten.""Gidiyorum ve bir daha gelmeyeceğim."Sözlü olmayan şeyleri de anlarsın.Daha önce de anladın.Sadece kabullenmekte sıkıntılar yaşadın. Kendi kendine koyduğun limitler hakkında düşün biraz da.Nerelere çektin o çizgileri?Etrafındaki her şey karanlık zannedip başının üstündeki lambadan habersiz göz kapıyorsun bu şehre.Yapma.İnsan susar, şehir susmaz.Şehir ya bi şarkı olur hatırlatır sana kendini ya da sen bir şarkı olur ve denk gelirsin kendine bi sahil kenarında. Pişman olunur.Olma. ve bir yerinden tut artık şu sofra kendi kendisini kurmayacak.Her akşam-her sabah döngüsünden bir hayat kur kendine çünkü istemesen de içine düşeceksin bir oda dolusu düzenin.Ne yaparsan yap yanlış bir yönü olacak.Yaptığın her şeyin senin için doğru olduğundan emin ol.Bir de bazı geceler gökyüzüne bak kafanı kaldırıp.Ne kadar çok yıldız kaçıyor gözlerinden.İnsan ziyan etmesin uzayı.Kendi boşluğunda bile süzülmenin adabı var.Bir iki güzel şeye dokunuyorsun bari bırakma onları. Hadi bir şeyler anlat. Elleri toprak saçları deniz bir şeyler. Yelkenine sigara dumanı ve alkol sinen, ben nereye baksam beyaz kime sorsam dönüşüm yok kafamda asla anlatmayacağım şeyler her yanım gökkuşağı her yanım papatya. Göğe yere karışmışım, deliyim. NE JÜPİTER--tıkla buna,şarkı bu Melis Erdogan. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor ve aynı anda her şeyi yapmak.Kafamı yavaşça yukarı kaldırıp nefes alıyorum-derin derin böyle.Gözlerimi açıyorum aldığım nefesi verirken.Başım yine önüme düşüyor.Saçlarım gözümü kapatıyor, ellerim sürekli yüzümde dolanıyor.Meşgul olmalıyım, ceketimin fermuarıyla oynamalı, kapşon bağlarımı çekiştirmeliyim.Sigara paketlerini yırtmalı, elime geçen her yumuşak şeyi kırıp bükmeye çalışmalıyım.Aklıma yok yere gelen bir perşembe sabahıyla anca böyle baş ederim.Sıradan perşembe sabahları bile akla geldikçe iz bırakıyor şimdilere.Boş bi stüdyo önündeki 2 masadan birinde, bir daha hiçbiriyle görüşmediğim 6 kişi ile kahvaltı ediyorum.veya aynı stüdyoda, 4 sene önce oturup şarkı söylüyorum.Bir kaç blok ötede, sahil dibindeki banklardan birinde en yakın arkadaşımla gelecek planı yapıyorum.Planladığım gibi olmuyor gelecek.Planlamadığım gibi de olmuyor.Nasıl isterse öyle-
Yürümeye başlıyorum.Asfaltın yamalı yerlerinden hem de.Üstlerine basarak her gün, alışarak her gün, ama kabullenemeyerek bir türlü.Neden hiçbir şeyi benimseyemiyorum? Hiçbir yerde uzun süre iyi hissedemiyorum? Herkes kendini bu kadar iyi tanırken ben neden hiç kendime denk gelemiyorum?Köşe başlarında uyutuyorum çocukluğumu.Karanlık apartman boşluklarında uyanıyorum.Ayna olmadan yüzümü bile seçemiyorum. Fiziksel ağrılarım dikkatimle birlikte dağılıyor.Yaklaşıyorum gitmek istediğim yere ama hiç varamıyorum. Annem 55 yaşında, babam eve erken gelmek için çok bitkin.Senin gibiler sevgiyi yük sanıyor, gözlerinden damlattığını çaresizlik sandığında anlıyorum.Hızlı değişiklikler var dünyada ve herkesle ne konuştuysam bir gün kendimle çelişme pahasına hepsini değiştirebileceğimi biliyorum.Siyah.Siyah oluyorum.İyi biriydim ama şimdi yok oluyorum.Ben de farkındayım artık; kendini ısıtmak için başkalarını yakabilmek de bir seçenek.Ortasından yürüyorum bu fena düşüşün.Tam düşmedim ama uçamıyorum da. Tadını biliyorum sürekli bir karman çormanlıkta süzülmenin. Bazı geceler gibi.Bazı geceler gökyüzü çekip gitmiş gibi. Melis Erdogan |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|