Tamamına baktığımda uyumsuzluklar görüyorum.Sadece suratına ait olan mimikler,vurguları yaşamına melodik tecrübeler katmış olan cümleler,yükseklik korkusundan hep ortasında yürüdüğün üst geçitler,dinlerken aklının karıncalandığı şarkılar,hiç sevmediğin sebze yemekleri,çok sevdiğin içkiler,tonundan nefret ettiğin yeşil renkli tişörtün,sabahları korkuyla yanında birini ararken çıkardığın sesler.Tamamına bakabildiğim zamanlarda,muhteşem durgunlukta bir uyumsuzluk.Artık çok sık bakamıyorum.Sana,tablolara,eskilere,geçmişe,geleceğe.İnsan bir şeyler yaşadıkça ve yaşadıklarına ses etmedikçe,tam böyle varlığının orta yerinde sıkıntılar tohumlanır.Öyle işte.Anlıyorum.Bakmamayı seçebilmek,kafa dağıtmak,herkesten gerçek düşünce ve hislerini saklamak artık tıpta yer edinmeli.Filmini çekmeliler herbirimizin tek tek.Bu filmlere ışık tutup da gözle görülür sorun bulamayan doktorlar kendilerinden utanmalı.Göz,istese görür.Eylem,istenince aktiflenir.Eylemsizlik ise bir uyku hali. Bakamama hali. Bazı şeyleri düşünmemek için hayatına bir sürü yeni şey alıp boş durmama hali. Yalın hali'n. Yalan halin. Uykudan uyanmamaya uyuduğun zaman,seneler sonra içinde boşlukla nefes alırsın.Seneler geçer,acılar geçmez.Mutluluklar geçer,yenileri gelir,eskileri orada kalır hep.Bunu biliyorsun. Her şeyi, biliyorsun. ve artık çok geç. Geçip gitme zamanı. Melis.
0 Comments
Gözlerin şiş.Kapat biraz,dinlen.
Müziğin sesini kıs. Üzerinde kalıcı bir enkaz yarattı melodiler her zaman. Hatırlamayı bırak. Herkesi,o'nu,hiç kimseyi. Kendini hatırlaman gereken bir fotoğraf albümü hayatın. Kendinden öne koyamazsın hiçbir kalbi. Yeterince yalnızsın,başkalarına ihtiyacın yok daha çok yalnız kalman için. Uzan. Daha önce başkalarıyla da uzandın. Bir şeyler değişmedi.-çok şey değişti. Söylemek isteyip de söylemesen daha iyi olur'olan cümlelerden kendine darağacı yapıyor ses tellerin. El uzatan yok.Yeni bir eli tutmak isteyen yok. Yorgun değilsin,kaybetmedin,çaresiz değilsin, sadece sen,sen'sin. Başkalarıyla taşımaya çalıştığın yüklerin var. Ben bunu hep yanlış bulurum, ama bana ne.Sen, sensin. O paylaştığını zannettiğin yükler,tamamen sana ait. Sonunda bunu fark ettiğinde çok geç olacak. Ama bu an'ı kurtarıyorsun,hayatın boyunca yaptığın gibi yine sadece an'lardan koca bir hayat kurduğunu sanıyorsun. Sabaha karşı başında ağrılar Ama daha önemlisi, içinde ağlayanlar. Sar o filmi baştan sona. Gidip kendine yeni hayatlar satın alırken,aklında 1.5 saatlik pişmanlıklar. Bir kadının kaburgalarında sakladığın hayal kırıklıkları Ellerine batmaya başladı artık. Kanayacaksın. ve kan kaybından ölmemek seni öldürecek. Bir adamın adem elmasına bırakılan veda cümleleri Tanrı,bu yaptığından utanıyor. Spor olsun diye geçmişe bakmalar,seni eskisi kadar saf yapmaya yetmez. Akıllarımız bölündü.Kendimiz değildik,kendimize kavuştuk sevgililerimizle,kendimizden olduk sahte sevgilerle,bu yüzyılda sevmek kotalıdır,dolduğumuz yerlerden döküle döküle, hiç kaldık.Sıfır. Özgürüz. Ağlarız. Güleriz. Sevişiriz. ve biz,pişmanlıklarını düzeltmeye çok korkan bir nesiliz. ve biz, hatalarını yok saymayı, sevmeye tercih eden bir avuç beyinsiziz. ve saçlarım. Ben kendimi kurtaracak kadar uzattım saçlarımı. Ama içimde sürekli dönüp duran,günah rengi göçmen kuşlar. Bir kuş, kafana sıçarsa, bu seni şanslı mı yapar?-yoksa şanssız mısın şuan? Melis. Some things in life,they can not be fixed. Bu kadar. Kaç dil konuşabilirsen bil, kaç kişi tanıyorsan tanı, kendinden ne kadar eminsen de, ne kadar yara almışsan ve kapanmışsan kendi içine, gece yarısı deftere ait olamayışlarını ağlıyorsan; bu kadar. Bu kadarsın. Bak,ölüyoruz. Bazen doğamıyoruz. Bazen çok zor doğuyoruz. Bazen hayattaki her şeyi bilesimiz geliyor, ama belli ölüm tarihlerimize katlanamıyoruz. Hastalık kadar, silah kadar, kalbimizin kırıldığı kadar, imkanlarımız kadar'ız. Bize kimin verdiğini anlayamadığımız imkanlar. Kim? Kimin geldiğini,nereye gittiğini,neden kalamayacağını; kimin gelmeyi bir türlü beceremediğini, ve neden asla kimseye güvenilmeyeceğini sorgulayıp duruyoruz. Saat 22.32'lerde, 00.49'larda, Ayın 20'lerinde, 1'lerinde, 5'lerinde, şehirlerden birinde, aklımızda her şey ile. Buraya kadar. Benim için en azından. Kendimi var olmaya mecbur bırakılmış hissetmekle varolmaktan duyduğu hazla şarkılar söyleyen iki kadın arasında gidip gelirken buluyorum. Ben bile, kendi kendimden gidebiliyorum. Hiç anlatamıyorum. Anlatmakla ilgilenmiyorum. Bir kez-'hayatımda ilk defa'-istiyorum ki karşıma çıkan şey hep orada durabilecek kadar güçlü olsun. Olmuyor. Herkesin öldüğü tarih farklıdır. Bazılarının ölmesi için,ölmesine gerek yok. Yaşamak için de,yaşamasına. Bu kadar basit ve karışık. Gördüğüm şeyleri unutamıyorum. Çok fazla titremeye başladım. İyileşemiyorum. Anlatamıyorum.Anlatasım gelmiyor. İyi şeylerin olma vakti de gelmiyor. Vakit korkma vakti. Tüm dünyadan. Ne kadar sınırsız, ve ne kadar kapana kısılmış olduğumuzu anlamak lazım. Anlayasım yok. Ağlayasım var. Ağlayamıyorum. - Gitmeden önce,kalmak için elimden gelen her şeyi yaptığımı bil. Melis E. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|