It's three in the morning,I miss your shape next to mine in the bed.There's only two bottles of whisky instead.I want to text you and beg you to come over.Would you say i am out of my mind
or would you stay? Öylesine söylenen birkaç söze kapılmış gibi ama hata ettiğinin gayet farkında.Bir yerlerde çalan bir şarkı içine sıkışmış şu ufak hislerden bazıları kaybolmaya başlıyor.Bir ranzanın alt yatağında kurulan boşuna hayaller.Müzik eşliğinde.Aile hikayeleri eşliğinde.Soğuk günlerde tanıştırılan şarkılar ve daha da soğuk olan eller.Korku insanları birbirine bağlıyor.Bırakma beni diye korkup,bırakmayacağına dair söz veriyor bir adam.Bir kadın bitişinden emin olduğu şeye kırıcı darbeler uyguluyor-gerçekten biter mi soruları aklında.Bu insanlar böyle ters düşüncelerle doğru yerlere varmaya çalışıp duruyor.Bazı insanlar öyle değil.Onlar unutuyor-muş gibi yaşıyor.Üstüne koyarak kapatıyorlar hayatı.Her bitişin olduğu yer bir başka başlangıç. Sen yoldasın şimdi.Ben evde oturuyorum.Zaman bulamayışımdan hep şikayet ederdim biliyorsun.Sonunda biraz boşluk bulup kendimi eve attım.Benim dolu zamanlarımdan sen kendine olası buluşmalar ayarladın.Saat 12'ye geliyor.Müzik duyuyorum bir yerlerden.Güzel bir müzik.Kalkıp nereden geldiğine bakmak istiyorum ama kalkmıyorum.Sen belki yolun yarısındasın belki de eve bile gelmiyorsun.Ne yapıyorsun? Ne için yapıyorsun yaptıklarını? Hepimiz kendi sebeplerimize bağlıyoruz olanları ya da olmayanları.Sen de senin sebeplerin yeterliymiş gibi içini rahatlatıp sertçe kapıyorsun kapılarını.Duvarlar örüyorsun bizi dışarda bırakmak için.Sonra içinde kalıyorsun kendinin.Söylediğin kadar basit olmuyor her şey.İtiraf etmeni sağlamaya çalıştığımda susturuyorsun beni.İyi biri olmadığını söylüyorsun.Değiştiğini düşünüyordun 1 hafta önce.Değişmediğini anlıyorsun.Bu dengesizliğin bana denk geliyor.Umursamıyorsun.Ben bir başka geçiş yoluyum.Eve asla ulaşamayan bir yol.Sen de öylesin.Ama ben sana hak ettiğinden fazlasını verebilirim.Vermiyorum.Camdan bakıyorsun ve bazen aklına geliyor karşında saatlerce konuştuklarım.Bazen acıyor canın.Bazen aklına gelmem seni mutlu ediyor.Adı ne bunun? Adı yok.Ben de yokum.Yoluna koyalım diyoruz her şeyi de,yol yok.Sen yoksun.Binlerce iç çekiş yükseliyor gökyüzüne her gece ve binlercesi daha ilişiyor apartman dairelerine.Sen çok maddecisin.Sen çok yorgun ve mucizelere inanmayan.Bense tersin olan her şeyim. Hiçbir yere gitmeyip her bir yerlere varıyoruz. Kafamın içinde rahat bir yer var, dışında dünya. Ah Dünya. Melis Erdoğan.
0 Comments
Ellerini gökyüzüne kaldırıyorsun.Göğün rengine karışıyor ellerin.Aklında göç zamanı gelen kuşlar uçuşuyor,aklını yitiriyorsun.Bu ulaşılmazlığın altından bir kalkabilsen tüm yollara yüksüz çıkacaksın.Mavinin her tonunu görmen lazım diye kendine çok yükleniyorsun.Koca bir şehrin ufak bir ara sokağında yitiriyorsun geçmişini.Şimdiki zamanına yenik düşüyorsun,şimdiki zamanın da yenik düşüyor ve elinde sadece geleceğin transparanlığı.Ellerini gökyüzüne kaldırıyorsun.Mavileşmek istiyor,istedikçe kararıyorsun.Siyah oluyor,gece oluyor,olan oluyor ve geri alınamıyor.Böylece başlıyorsun plan programa.Yola.Yüksüz seyahat etme haline.Kendini bir yerlerde unutarak yeniden doğuyorsun.Herkes için işe yaraması garanti bir durum olmasa da senin için uzun süredir işe yarıyor.Anlatamıyorsun tam olarak.Ama denerken bile mutlu hissediyorsun.Mutlu hissetmenin mutlu olmaktan daha önemli olduğunu anlıyorsun.Hissettiğin şey olabileceğin,aklından geçen her şeye ulaşabileceğin bir dünya.Büyüdükçe daha basit oluyor mutsuzluk.Daha kolay mutsuz olabileceğin bir hayat haline gelse de hayatın,sen mutlu hissetmeyi tercih ediyorsun.Geçmişin buna büyümek diyor.Zaman geçer,geçerken iyileştirir,rol yaptırır diyor geçmişin.Ama biliyorsun,geçmişin kıskanıyor geleceğini.Şuan,burda olan kişi ise tamamen nötr.Havada dans etmek gibi.Ayak uçların betona değmeden dans edebilirsen,müziği tam olarak duyabilirsin.Duyuyor,eşlik ediyor,yeniden yazıyorsun şarkılarını.Bu nasıl bir heyecan.Çok sıradan olan hayatına,hiç sıradan olmayan bir dokunuş.Sanki ellerin göğe bulandıktan sonra başka bir elle tanışmış gibi.Denizden gelen bir el.İki kere heyecan hep daha huzurludur.İki kişi nedense hep daha mutlu olabilir.İnkar etmiyorsun.İkinciyi tanımak zor olmasa gerek.Gördüğün ilk yerde hah diyorsun-hah işte seni bekliyordum.Bu hep böyle.Bir önceki yolculuktan kalan duraklarla devam ediyorsun yola.Hep bir şeyler duruyor ve durdukları yerden yenileri başlıyor.Farkında olmak ne güzel.Her şeyin farkında olmak ve hepsine rağmen kahverengi köşe koltuğundan pencereye doğru bir bakış atmak.
Melis Erdoğan Not: Ben 29 Nisan'da bir şeyler yaşamışım.Belli,yoksa kalkıp da burda,taslaklara 29 Nisan başlığı açmazdım.Açmışım.Nedenini bilmiyorum,ne olduğunu da hatırlamaya çalışmayacağım ama okuyan herkesin bu yazının olduğu yerde mutsuz bir hikayenin sustuğunu bilmesini isterim.
Dünya tepesinde uçaklardan ev yapar otururuz.Dizlerimizin yarısı aşağı sarkar.Ayaklarımızı salladığımız yerlerden kayar tüm o yıldızlar.Yarımıza kadar battığımız hayatlardan sadece birkaç yıldız kayması süresince uzak kalabiliriz.veya bir otobüs yolculuğu.Bir sahafın yarım yamalak analiz konuşması.Bir evin içine sinen veda konuşmaları.Kendinden kaçmanın yolunu bulamayıp,başka her türlü yola baş koyanlar nesli oluruz.Zehirli nesiller.Her sene kendine yeni bir hastalık icat eder.Çok yaşlı olanlarımız,kendine yeni teşhiş koyamayacak kadar yorgun..gençler,sağlıklı kalmayı kabullenemeyecek kadar mutsuz.Böyle bir şeyler avuç içlerimize yazılı gibi ama okuması için başka biriyle paylaşamıyoruz gibi bir mutsuzluk.Sanki ne yaparsak yapalım iki olamıyoruz gibi. Ben ki kalkıp Ayşe abladan iki yumurta isteyemeyen.5 çocuğu var nasıl isterim? Ben ki verdiğim umutlardan geri dönütler uman.Verilen şey geri mi alınırmış hiç? Karşılık beklemeyeyim derken,sevdiğim gibi sevilmek isteyen ben.Ama insan bu kadar da çelişmeli midir? Ben ki, ben böyle kendimi ikna ederim her gece.Gökyüzünde yaşadığımıza,ellerimizden fışkıran çaresizliğe rağmen ve hatta o çaresizlik sebebiyle.Bulutlardan geçerken tüm dünya insanlarından alacaklı gibi dağılıyorum.Sanki asılı kalıyorum havada.Baş ağrılarım,yorgunluklarım asılı kalıyor havada.19.yüzyıl sanat eserleri gibi,insanların bana baktığı koca bir salon duvarında durmuş onları izliyorum.Su gibiyim.Sen gibi.Dağılır gibi içim,içimde dağılır gibi her şey. Dağılsın. Sen aklındaki birikintilerle gelmiştin.Herkesin sessizliğini kaldırabilecek kadar gücüm vardı.Ama daldığın kadar uzağa gidemezdim.Dener ama yapamazdım.Sen o gün,o masaya,birikintilerinle gelmiştin.Bir kere daha teklif edemezdim benimle görüşmeni.Herkesin konuşmalarını duymazdan gelebilecek kadar sabrım vardı.Ama senin konuşmamama katlanamazdım. Konuşmadın. Kimse konuşmadı. Bazı sözler ağızdan çıktığı an bir yemindir. bazı sözler M. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|