karşımda otururken nasıl o kadar uzak bakabildi gözlerin?
çaresizliğin bir rengi olsaydı mesela, o an kahverengi olurdu. mutluluk, hep olmadığımız yerlerdeydi ve bu dünyanın en ama en sivri cümlesiydi. sabahları işe gitmekten bizi alıkoyan şeyler de değil, geçim sıkıntımız, ülkenin hali de değil, mutluluğun hem dolu hem boş oluşu en çok batan şeydi elimize. her şey kırılgandı hepimiz her an yaşamayı bırakabilir kendimize zarar verebilirdik. nereden yine buralara geldim bilmiyorum. çünkü sevilmiyorum sevemiyorum aslında kafamın içinde öyle yıkıcı depremler oluyor ki ve televizyonun sesinden evdekiler bile duyamıyor. Valse M. biraz içindeki suçluluk duygusundan bahset.senin olmadığı halde üzerine yakıştırdığın vitrin vitrin sorumluluklardan ve ne kadar pahalı olduklarından.saat gece 11 olduğu anda telefonun çantandaysa ailenin aklına gelebilecek binbir beladan.ne kadar abartıyorsun ve aslında ne kadar çok susuyorsun hakkında bu ağır şeylerin.çok fazla derine kök salmış ağır ağaçlara iz bırakıp, içine birkaç santim boyunca batıp durduğun onlarca farklı toprak türünün nasıl çamura döndüğünü izledin.suyun sadece temizleyen bir şey olmadığını, aynı zamanda kiri pası üzerine bulaştırabileceğini keşfettin.matematik veya hayat bilgisinden ziyade, seni on üç yaşında alabileceğin her türlü psikolojik zarara hazırlamalıydılar ve hayatının kalan kısmını buna kızarak geçireceğinden eminsin.ne kadar korktuğunun, ne kadar savunmasız olduğunun, ne kadar güvendiğinin sonunda hiçbir öneminin olmayacağı bir yerde yaşıyorsun.kendini kopma noktandan serbest bırakmaya karar verdiğinde kimsenin söyleyeceklerini duymaya hevesi kalmıyor sanki.kocaman topluluklar, kocaman insanları yutuyor ve insanlar yitip gidiyor hayatlarındaki hüzünün içerisine kapanıp.ellerini bilinçsizce değdirdiğin herkes, her yer , günün birinde karşına dikilip hesap sorabiliyor ve koskocaman dünyada bir tek insan bile yanında durup savunmuyor seni.o insanlardan bir tanesi bile sana bağırmıyor en korkunç anında, ben yanındayım diye.beklenti bu ya.beklersin.
sonra otobüs beklersin.normalde 3dakikada gelen otobüs, karışık şehir hattı nedeniyle normal güzergahından sapıp 30dakika geç gelir.bir an elini telefona atmış olsan kaçırırsın o seferi.telefonla ugrasmiyor olsan boşluğa dalıp yavaşça yine ağlamaya başladığını fark edersin.yani her türlü acı.ama sadece her taraf acı dolu olduğu için değil , her tarafta kendi acısı yüzünden birilerinin içini yakanlar olduğu için.sonunda her büyük sevgi, her planlanmış hayat, her verilmiş söz, aslında ufacık birer toz bulutudur kocaman galaksinde.yine de zaman zaman emin olmayı her şeyden çok istersin.güçlü olduğundan emin olmayı, 5sene sonra olmayı dilediğin yerde olacağından emin olmayı..hava karardığında ise olduğun tek şey sarhoştur.içki içtiğin için değil.içmediğin için. M. Then it was a sharp transition between me and my certain sadness.the road, i mean.the road was a way of transfering something to a totally different kinda thing.and i am not mentioning any solid thing by this.i am telling that there are some things very abstract and those things are the ones that make us get hurt more than anything.being left is not that much of a drama but the thought of it, the possibility of it definetely is.i'd not care if something terribly huge hit my whole world and crash it in very emotional way but i'd , for sure, care if i was to get signals of my whole world will be crashed down.what i am saying is not complicated.it is what it is for me.and it is hard to handle especially when there are people you love more than yourself.you always get these unnecessary feeling of they'll wanna get rid of you at some point of their lives.or they might get sick of your actions, you might not be any attractive to them anymore or they might meet a person who is ten times better than you etc...not everything is stable you know.and you ( i mean myself too) are used to lose people and being have to let them go.you are hurt.you are sad.you are happy but always nerveous.you need things to stay there forever.need to believe in forever.because infinity is not only a sembol which looks like eight.it is something we all must believe that exists.otherwise we will lose whomever we take inside our private worlds.
well this is true and will be but i guess i am starting believing in infinity.hope you'll do too. M. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|