Kadın yolda yürürken fark etmeye çok meşgul olduğu şeyleri hep sürat yapan araba camlarının yüze çarpan rüzgarında fark ediyor. Adam için meşgul bir hayat içerisinde ufak tefek farklılıkların kalıcı olması mümkün değil. Biri için, herkesin aynı öykü içinde fakat farklı karakter ve mekanlardan oluşmaya mecbur kalmış hayatları çok korkutucu. Biri için mecbur olunan şeyler önüne geçip kendine yeni öykü yazmak, veya bir başkasının bilinmedik bir öyküyü ona armağan etmesine izin vermek çok zor. Biri gözlerini uzağa diktiğinde uzağı değil kendi içini görüyor; diğeri kendi içine baktıkça kaçacak yer aradığı için uzağa dikiyor gözlerini. Ters yöne doğru yola çıkmış adamla kadının karşılaşması, bağır çağır bir sessizlik yaratıyor. Kanepelerin çiçekli minderlerine sarılmadan uykuya dalamayan ufak bir kız çocuğu sanki kadın. Yere bastığında kendi kendine ağır gelen düşünceler var hep aklında. Anlatmayı deli gibi isteyen ama kelimelerinden pişman ettiren insanlardan sonra artık ağzını açmaya korkan. Mahalle arasında oynadığı plastik topların tek derdi olmasını özleyen. Oldukça gerçek bir sürü şey arasında kendine kafasındaki gibi bir gerçek yaratmak için can atan. Ama hiç hali yok o kanepeden tek başına kalkmaya. Uyuduğu uykular hep kabusa dönerken uyumayı bile başaramayan bir kız çocuğu kadın, tek başına susmayı bile beceremezken ağzında biriken kelimelere hiç izin verebilir mi? Birçok farklı kadının teninde kokusunu aldığı geçmişten yaralanmış bir erkek çocuğu adam. En çok ihtiyacı olan şeylere hayatının en başından el konulmuş gibi hissediyor. Başka şansı yok çünkü biri çoktan karar vermiş hayatında olacaklara. Kafası karışmış, hangi yöne gitse bir süre sonra tersine dönen bir çocuk. Sarsılmaz birkaç gerçekten kendi kendine doğru gelen paylar çıkartıyor. Uzun uzun susuyor tek başına. Ne susmak, ne de konuşmak için ihtiyacı yok kimseye. Gardrobunun bir köşesinde sakladığı tahta farazi iç dünyasını kimseye tanıtmıyor. Çekiniyor, sıkılıyor, herkesi tanımış-ve herkes aynı zannediyor, kızıyor, üzülüyor-ama kimse görmesin diye hepsini susuyor. Son bulmaktan yorgun kalem mürekkepleri ve oraya buraya kırılan kalpler yüzünden en güzel olan hisleri kenara atıp hayatını yoran kadınlarla adamlar. Kimse kimseye doğru adım atmayınca tüm yollar ters. Yollar bu kadar tersken doğru pek az şey görünüyor. M.E in love with a ghost | we've never met but, can we have a coffee or something? Beni sen inandır. Oysa vakit yoktu.
0 Comments
Bıraktım her şeyi oturma odasındaki orta sehpanın üstüne. Çantada ne var ne yoksa boşalttım. Ama yok. Deliricem, aradığım şey bir tek burada olabilir, ama yok. Bir şeyi nereye koyduğundan çok eminken kan beynine sıçrar, alternatif bir yer düşünemeyecek kadar öfkelenirsin ve sonunda 5 saniye boyunca donuk kalır da çalışmaz ya hani kafan-
oluyor mu ki bu sana? Bıraktım hepsini. Ne kadar gitmek istediğim yer varsa, görmek istediğim, almak istediğim, benim olsun hep en iyi şeyler- en iyisi ben olayım, ne kadar bencil olunabilirse o kadar oldum ve bu öğlen işten çıkarken kendimi de orada bırakıp yürüdüm. Yürürken ayaklarım yine birbirine dolanıyor gibi hissettim. Kulaklığımı acilen takıp şarkıyı başlatmam gerek diye panikledim Duymak istemediğim zilyon tane boktan muhabbete denk gelirsem diye ödüm koptu. Metro beklerken, hayatımın kaçta kaçını beklemekle geçirdiğimi düşündüm. Bomboş şeyler düşünüp durdum, hepsi düğüm oldu kafamda ve bir köşesinde öylece kaldılar. Bıraktığım ne varsa yeniden başlamak istedim bazen. Yolda yürürken o burnu havadalığım, o herkesten daha iyi olduğumu zannetmelerim, kavga ettiğim insanların yalan yanlış tavırlarından tiksine tiksine sonunda insan sevmeyi unutmalarım, sanki en çok kendimi seviyor gibi yaparken kendimle ilgili bir fikrimin bile olmaması- Yok, yine anlaşamadık di mi? Yine uzattım, dolandırdım lafı. Her şeyi ortaya koyayım dedim. Aklımda fikrimde ne varsa, elimde avucumda, hayallerimde falan. Öğlen, bi ofis çıkışı, tek kişi yaşadığım en üst kattaki minnacık bir apartman dairesinin orta sehpasına olmadı. Her şeyi ortaya döktüm sanıyor ama her şeyin orada olmadığı ve olamayacağı düşüncesinin beni sık sık sarsması ile deliye dönüyorum. Yok- Bir şey yok. Bir şey eksik. Güneş tam sarı ile turuncu arası bir şeylerken canım aynı ton bir bira istiyor. Siktir et her şeyi orta sehpayı çılgına dönmeyi- Bir gece daha bitiyor bitmese de olabilecek yerlerde. Melis Erdoğan. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|