Seni zorladıkları şeyi yaptığında şaşkınlıktan delirirler.Olduğun kişi'ye katkıda bulunduklarını ya fark bile etmez ya da inkar ederler.Hızlı akar zaman, anlamadan- etmeden akar.Bir muhabbet açar, kelimelerin sessizlik rengini alana kadar tepkisiz kalırsın.Tam emin değilsindir son tepkiyi nasıl vereceğinden.Birden ve topluca mı, parça parça ve sürekli mi yoksa canın ne isterse öyle mi? Parmak uçların zonklar sinirden.Dönemezsin bu kadar yol gelmişken.Başka dönüşü olmayan yerlere sapmamak için düz bulduğun bi yolda yürümekten başka bir şey yapmazsın.Rüzgarlıdır o gün hava; savrulursun,kar yağar; yığılırsın, güneş açar; gülümsemene takılır aklın.Bir şeyler kırıldı mı yerine başkalarını koyamazsın.Çöpe attığın porselen parçaları keser ellerini. Dünya ortasında bir boşluk olsa da fırlatsam kendimi sayın porselen parçaları. Bunalım beyazdır.Gökyüzü beyazı. Keşfedecek çok şey vardır.Gerçekler, geri çevrilemez teklif ve fırsatlar, geride kalmayı becerememiş anlar da bilhassa.Yollar yürümeyi öğrendiğinde kanatlarını keşfeder bütün kuşlar.Aynı zamanda oluverir yani her şey.Aynı zamana denk gelecek şekilde kopmaya başlar özenle birbirine bağlamaya çalıştığın yırtık parçalar.Bir yudum kahve, bir şişe bira, bir sarma sigara, bir şırınga ilaç, bir oda dolusu boşluk, bir anda çıkan umut, aklına takılan bir koku, halıya düşmüş bir anahtarlık, başka şehirlere taşınan emektar tekli koltuklar ve dağınıklığın içinde durmadan daha fazla dağılabilmenin bir yolunu bulmak hep eş vakitlidir. Aman, gözlerini sakın açma.Kafana takılan tüm gelecek kaygıları kaburgana inip kışı yerleştirecek omuriliklerine.Sakın ağlama geceleri.Geceler unutmayacak neye ağladığını.Sabahları kendinden kaçmaya uyanma.Başlayamayacaksın bir güne hiç tam anlamıyla.Aman, eksik etme elinde seni iyi ve kendin yapan ne varsa.Kaybettiysen de sakın geri bakıp bulmaya çalışma.Bir şeylere değil artık her şeye çok geç kalındı.Gittiğin yerlerde durmayı öğren.Hiçbir şey aynı değil ve ne kadar büyürsen büyü üzerinden asla yeterli zaman geçmemiş olacak.Yanılıyorsam düzelt;kalp kırmayan bir teşviği kaldı mı yola çıkmanın? "I think there’s a big difference between being a bad person and being bad at being a person." how hard to be yourself and how easy to pretend. Melis Erdogan.
0 Comments
Neyin varsa ver.Bütün gücünle kapa o kapıları.Kapı mı yok, duvarlar ör.Teninde izler kalır, çirkinleşirsin ve belki göz altların kararır da gece makyaj çıkarırken rimel sanar kandırırsın kendini.Islak mendillerle silebilir misin çarpık sözlerini? veya kendi beyninde bir türlü toparlayamadığın düşüncelerinin yıllardır farkında olduğun halde, bir gün öyle birden bire, sanki 2 saniye içinde toparlayabilmişsin gibi başka insanlara dağıtabilir misin sözlerini? Ayna karşısına geçtiğin zaman 10 dakika sonraki buluşman için mi heyecanlanıyorsun 10 gün öncekinden kalma bir iğrençlik mi var yoksa üzerinde? Belki oturduğun masalarda zamanın kimin kol saatinde aktığından çok kiminkinde durduğuna dikkat ediyorsun.Her yeni konuşma sırasında eski olan her şeyi unutuyor, eve giderken yol üzerinde rastladığın market tabelasında yeniden hatırlıyorsun.Afişlerde, bardak altlarında, kapı ağızlarında, dolmuş duraklarında.
Önemi yok elindeki kitabın ya da defterin.Kimin filmini eleştirdiğinin kiminkine hayran kaldığının.Tiyatroda neyi oynuyorlar bu hafta veya etrafta bir sergi mi var hiç önemi yok.Bildiğin her şeyi unut çünkü bilmenin bir sırası var ve ilk sırayı boş bırakarak dolduramazsın ciğerlerini nikotinle her 1 saatte bir.Bu senden de çirkin bir gerçek.Doyumsuzluk.Ne olacağına karar vermeye çalışırken ne olduğunu unutuyorsun.ve bir insan daha yitiriyorsun zaten yitik hayatında.Bir anıyı aynı anda söndürüyoruz bir küllükte.Ama ben sürekli hissediyorum birinin canını yakışımı.Anlatamıyorum pek ama kırdığım her kalbe benim kalbim de kırılıyor.Yürürken, otururken, ayakta dikilirken falan.Öyle çok edebi olmayan zamanların hiç önemi olmayan mekanlarında.Tadını biliyorum artık zarar vermelerin.Kötüyüm bugün, yarın ve dün.Ama sen değilim.ve sen olmak istemiyorum.Kimse kimsenin yarımlarını tamamlayamaz.O kadar iğrenç ki- Söylenecek milyonlarca şey varken susmak bu kadar yıkıcı olmamalıydı çünkü anladığım kadarıyla bir tek ben yeniliyorum. Melis Erdogan. Bir karar veriyorum.Uzun süredir aklımda dolanıp duran bu karar, elektrikler kesikken annemle sohbet ettiğim zamanda bana kendini hatırlatan birine teşekkür borçlu.Aklıma geliyor.Ya da dur, aklımdan hiç gitmiyor. Herkesin kendisiyle baş ediş yöntemi birbirinden farklı.Ben baş etmemeye karar veriyorum. James-Lange teorisi der ki, duygularını, somut davranışlarından yola çıkarak tanımlarsın.Tam tersi olduğuna inanıyorum.Duygularımın hareketlerime dönüştüğü o kısa anda fark ediyorum kendimi ve seni.İçimdeki sinir yüzünden çok gülümsemeye başlıyorum mesela.Çok mutlu görünmeye.Mutlu olduğumda tamamen ifadesiz bir surat ediniyorum kendime.Güya koruyorum mutluluğu.Ellerimi yumruk yapıp tırnaklarım avuç içimi kanatana kadar sıkıyorum bazen.Ben de üzülüyorum.ve halledemiyorum. Büyük bir içtenlikle itiraf edebilirim ki, şu zamana kadar beni ne üzdüyse hala üzmektedir. Unutmuyorum.Ne hisleri, ne olanları.Aklımın içi çok dar, bedenimden ötesi uçsuz bucaksız.Bir gidip bir gelen insanları kalmaya ikna etmek nedir biliyor musun? Birini yeteneği olmayan bir şeye yöneltip onu en iyi şekilde başarabileceğine izin vermek.O arada geçen zaman dilimi.Sen televizyonda izlenecek bir şeyler ararken, söylediğin yemeğin gelmesini beklerken, belki ders dinlerken, belki metroda dikilirken, saçlarınla oynarken oturduğun masada veya sigaranı ciğerlerin yanana kadar içine çekerken; biri dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi renkte bir tişört üzerinde,önünde yemeği, ya birini öperken ya birinden kaçarken ama ne olursa olsun kendisini görmezden gelmeyi öğrenmek için can atarken, senin boşluğuna geldiği için çarpışı sert bir düşüşe kurban gider.Zihninde olur her şey.Zaten en kötüsü bu değil mi? Döner durur dediklerin, diyemediklerin aklında.Yaptıkların, yapamadıkların.Bakışların, dokunuşların.Tek önemli şey bu çünkü dünyada.Biri ve onu bir şekilde huzurlu hissettirebilen bir başkası.Kadın, erkek, büyük, küçük, boka batmış ya da mükemmel biri.Herkesin biri’ ne ihtiyacı var ama önemli olan spesifik olarak kime ihtiyacın olduğunu bilmek.Sen ellerine mahkumsun.Kendi yüzüne hapis.Düşüncelerine kölesin.Kendisinden başka çaresi olmayan insanların yirmi farklı ‘biri’ ile olabileceğine inanması ve hatta buna çaba harcaması kadar berbat bir şey olamaz.Kendini ya kandırdın, ya kandıracaksın.İnsani tüm duygularına, gururuna, zayıflığına, kırgınlığına, umuduna, hayallerine yenik düşeceksin.Bundan kurtuluş yok sen böylesin.ve böyle olmayanlara bulaşmaya bayılıyorsun.Zaten kırık olanlara.Düşüşü zaten yaşamış, asfalt üstünde kanamakta olanlara. Mutlu etmek kadar basit bir şey yok.Herkes mutlu olabilmenin çok zor olduğuna kendini inandırmış.Halbuki mutsuz etmek çok daha zor.Kalmak için geldim diye gitmek, şuan söz verdim ama ilerde bilemem tabuları yaratmak, elimi sıkı tut ben istediğimde bırakırım ama diye pazarlık etmek ve kendi heveslerine alet ederken bir saniye düşünmeden darmadağın bırakmak. İnan bana mücadele ediyorum.Kendimle, en ufak sorunlarımla, en çözümsüz hastalığımla, bilmekten nefret ettiğim gerçeklerle ama asla bu kadar umursamadan mutsuz edilmekle baş edemiyorum.Öğrenmeye başlamaya karar veriyorum. Birkaç lafım var ama.Yine konuşmamam gereken yerlerde konuşacağım, üzgünüm. Ben iyi biri değilim ama senden kötü de değilim. M.E Stanislaw Lem’-Solaris-- “Kafam bomboştu. Dönüşü olmayan bir noktayı geride bırakmış olmanın acımasız, korkunç kesinliği vardı yalnız içimde. Asla ulaşamayacağım bir şeye doğru yol aldığımı kabullenmek istemiyordum. Duyumsuzluk, kendimden tiksinme gücümü bile alıp götürmüştü.” |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|