Evden çıkıyorsun.Üzerinde dün giydiklerin.Kurutma makinesi açık, kedi uyuyor, kahvaltı sofrası üzerinde bir kırmızı gül, ellerin soğuk ama kuru değil, ayakkabını dün silmiştin, telefonunun şarjı bitmek üzere.En az her zamanki kadar sıradan bir gün.
Bunca sıradanlık arasında, doğal olarak her sabah iş yerine gidip işini bu kez de bırakmamak için dişini sıkıyorsun.E ama hayat, çalış ki yaşa.Bırakırsan bırakırsın aslında da, bu etraftaki bağlılıklar aklına mı girmiş nedir? İşin olsun,araban olsun, evin olsun, sevgilin olsun, sakin ol,yavaş ol, tutarlı ol..aslında hiçbiri olma mecburiyetinin olmadığının bilerek arabana biniyorsun.Gitmeden, ama hep kaçar gibi.Yavaş yavaş dökülüyor saçların, hafifliyorsun.Gece geri geleceğin bu ev, üzerine bir şeyler dökecek sen uyurken, bilmiyorsun.Yine ağırlaşacak hafiflemiş yanların.Duvar kağıtlarını geçen sene değiştirdiğin duvarlardan tut da, çapıklaşmış kentlere, zamanı tercihen boşa harcayan herkese kadar..üzerine dökülecek ve üzerinden düşmeyecek yenilgilerin.Hayal kırıklıkların beklentilerinden güç buluyor ama engel olamaz insan kendine.En büyük saçmalık da budur.Her şeyi yapabiliriz, ama engel olamayız.Bunu bilmek sana iyi geliyor.İstemiyorum diyemeyen birinin, engel oluyorum demesindeki koca hüznü ayırt edebilmek yani.Ama sorun şu ki, beklemekten ve aynı boşlukları görüp durmaktan azala azala bitmişsin.ve tekrardan var olmak biraz zaman alıyor. M.
0 Comments
Dışarıya dikiyorum gözlerimi yine, alışık olmadığım bir manzaraya.Midedeki o kelebek saçmalıklarının kalkıp gideceği zamanı bekliyorum, ta ki artık bekleyecek hiçbir şey kalmayana dek.Birileri boyundan büyük konuşuyor, bizler kulak asıyoruz dar görüşlerimize rağmen.Sonra belki boğulur, belki şans eseri bulunuruz başka birileri tarafından diye.Öyle trajik olayların içinden sessiz sedasız yürüyüp gidiliyor ki, kanımız donuyor, üşüyoruz, üşüdükçe yürüyoruz, yürüdükçe kaçıyoruz.Kesinkes emin olmak nedir bunu anlıyoruz.Ben şu manzaraya her sabah bir göz atarken, kendimi başka yerlerde de donuk bir şekilde bulacağımdan emin olabiliyorum.Bazı durumlar bazı değişimleri gerektiriyor ve bazı değişimler tamamen kayıptır.Yazıktır, insanın kendi kendisine ettiği hakarettir.Ama yine de değişim ordadır ve artık bekleyecek hiçbir şey kalmayana dek beklemek kadar boş ve rahat bir hal yoktur.Odadan 5 gün çıkmadan, kendini giydiğin,yediğin,içtiğin,kustuğun şeylerle millete tanıtmadan; konuşmadan, umursamadan, artık büyülü şeylere inanmadan ve tavandaki çatlakları bile izlemeden yaşayacak haldesindir.Ama bu içindeki ufak mutluluklar kim ne kadar aşağılarsa aşağılasın içten içe yine aklını kurcalar.Öğrenmek çok zor, öğretmek daha da zordur.O yüzden insan kaybetmenin de yaşı yoktur.Kazandığın yerde kaybedebilirsin.Ya da artık kazanmakla ilgili bi bok yapasın kalmaz.Şair iyi ki bizim yerimize sormuş, dedim, cevabından korkuyorduk,soru hep karşımızda;
peki, ‘kim istemez mutlu olmayı ama mutsuzluğa da var mısın?’ M. En güzellerden Önce dinlemeyi öğreniyoruz ve öğretiyoruz güzel kardeşim. Sonrası sonra. Her şey hemen oluvermiyor ama hadi, ne olur Bugün, bir yerden başla. Parmaklarımız boyunca birbirine dolanan çizgiler ile kendini boğuyor şair, şiirinin son satırında.
Dünyadaki tüm insanların, parmaklarındaki çizgiler boyunca geziniyor hikayesi. Hikayeler yaşanıp bitince, şiirler kendilerini yazdıran duygu artık anıdan ibaret olunca, müzikler yaratıldıkları yerde son yankılanışlarının ardından dokunmaya başlıyor dünyanın geri kalanına. Çok önemi yokmuş gibi tüm bunların ama çok da önemliler sanki. Biraz daha uğraşırsak telaşlanmadan da koşmayı öğrenecek gibiyiz. Etraftaki her şeyin ne kadar önemli ve önemsiz olduğunu da. Her şeyin bir seçim olduğunu. İhtiyacımız var parmak uçlarımızdan dokunulmaya ve teker teker her yaramızı ortaya sermeye. Ellerimizdeki ve yüzümüzdeki aptal çizgilerin sevilmesine de. Özellikle ev olmayan yerlere giderken ihtiyacımız var. Bizim olmayan ama bize ayrılmış odalarda, bizim olmayacak ama bize ayrılmış insanlarla, açık ve net olmayarak, -ve aslında çaresizliğimizi bilerek- bitmeyen bir gelecek hayali kuruyoruz.ya da kurmaya yakınlardayız.Ölmeye yakınlarda.Kırılmaya da. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|