Biz dinmesin istiyoruz bu gözyaşlarımız. Onca zaman sonra bile, terk ettiği yerle kaçıp sığındığı yerin aynı olduğu çocuklarız diye, birkaç bardak kırıp camlarını avucumuzda saklarken kanadığımızı belli etmeyelim diye, sevilmesini istediğimiz en çirkin yanlarımızı kimseye zorla sevdiremeyiz ki biz; çirkinliklerimize aşık olanlara bir ömür aidiz diye, dışarda yağmur yağdığı zaman ağladığımız hiç belli olmaz zaten diye, dinmesin gözyaşlarımız istiyoruz. Sokağın başında ayrı yollara yürümeden önce birbirimizin yüzüne bakakalıp, ne diyeceğimizi bilemediğimizden büyük kayıplara sebep olduğumuzu o anı düşünürken anlarız. O kadar çok ki gayemiz, derdimiz, planlarımız... Sırf hala göğüs kafesimizde sızladığını hissettiğimiz yarayı inkar etmek için hüznümüzü de küçümseriz. Damıtılmış hüznümüz. Bir de onun omzumuzda kimseye görünmeden duran tonlarca ağırlığı. Bizim dünyamızın başkasının dünyasındaki gerçeklikle hiçbir ilgisi yok. Yeterince iyi öğrendik ki hiçbir yaranın da hiçbir gerçeğe ihtiyacı yok. Biz hep kendimizle başkaları arasında sıkışmış kalırken senin sabah gözlerini yavaşça açıp gününü planlamaya başlamalarının bir önemi yok. Yolda yürürken etrafına uzun uzun bakıp aklında olanları saklar gibi iç çekişinin, aklına şüphe düştüğünde gizleyemediğin kaş çatışlarının, gerçekten kızmaya başladığında çenenin sağ tarafını hafifçe sıkmanın, en çok kendine hapis etmişler seni diye herkese hala dayanak olup da en çok kendinden korkmanın hiçbir önemi yok. Kelimesiz kaldığından değil ama birkaç kelime sonrası uçurum diye sustuğundan, her şey bu kadar karma karışıkken belki de hayatında duyduğun en güzel melodi. Sessizliklerimiz konuşmaya başlamasın istiyoruz biz. Çünkü çok suskunken anlattıklarımız bağırıyor. Biz tüm bunlara sırtımızı dönmüş ama bundan gidememişiz, kim bize kızsa yeri. ve insan en pişman halinde bile bir gün her şeyi deneyecek kadar umutsuz kalabileceğini akıl edemezmiş- aynı bizim gibi. M.E
0 Comments
Yağmurun dindiği şehirde şemsiye oluyordum Güneş açamadığında sıcacık Etekleri uçan kadınlara rüzgar olup en çok kırgın geçen geceler boyunca deliriyordum. Okyanuslar kadar ağır bir şey sırtlamışım omzuma, adına kafa dağıtmak diyorum. İnsan en çok delirdim derse akli dengesi sarsılmaz sanardım; meğer deliliğini anlatamamaktan iki kelam fazla söylenirmiş. Bir yerlerde saat on' ken ve başka yerlerde sekiz; bir yerlerde hava üşürken ve başka yerlerde basık; kimileri hep aynı yerde sayarken ama kimileri nasıl yol katedeceğini bulmuş; ben en kurak yerlerinde göz yaşı olmuşum tüm şehrin bitki örtüsüne. Öyle bir delirmek ki işte, kendimi kaybetmeyi dört gözle beklemişim. Bütün dünya dönüyormuş ama ben yerimde duruyormuşum gibi, tüm dağlar sağa yola yatıyormuş ama ben bir türlü uykuya dalamıyormuşum gibi, herkes bir yolunu buluyor ama bana hiçbir yol kalmıyormuş gibi. Aşk, kurtlar içinde bir kurda ilk kez gelir; kuzu'dur aşk.Bir kez gelir, ve gele gele kuzu olarak gelmiştir aşk.Yenilmekten başka çaresi var mıdır? M.E Ben hepinizi yanılttım.Kırdım.Dağıttım. Hepinizin hayal kırıklığıyım Hepinizin zaman kaybı Bugünkü ve yarınki hatalarınızın geçmişten gelen hayali sebebi. Artık kollarımı titreten, kaburgama batıp nefesimi kesen bu yanlışlardan sorumlu olamayacak kadar bitmiş bir kadınım ben. Pencere pervazına gözümden yaş akarken yaslandığımda bile tutunacağım bir şeyin olmadığını yüzüncü kez gösterseniz de karanlıkta bekler dururum. Sevmediğim her şeyin içinde kaldığım gerçeğini kalbimi tekrar ve tekrar kıran cümleleriniz yüzüme çarparken görmeye başlar, ertesi sabah bir şeyler yüzünden tekrar ayağa kalkmam gerektiği için gözlerimi yalnızlığıma kaparım. Ben herkesin duymaktan nefret ettiği şarkılar söyler, en sevmediği renklere boyanır, yaptığı her hatayı açıkça söylediğim için suçlu olurum. Rüzgar gibi. Karma karışık saçlarım, hangi taraf bir gece tüm yorgunluklarımı çözmeye karar versin ki benim? Hangi aynaya baktığımda sadece gurur duyabileceğim? Tüm gelecek söylemlerimin içine sıkışmış geçmişe özlemlerim, ben hangi yoldan gitsem herkesi memnun edebilirim? Biri bir masada benim adımı ağzından kaçırmış Bir masada gerçekleşmesi muhtemel şeyleri konuşurken bir diğerinde kalp kırmaktan hiç kaçınmamışız. Ama nasılsa bunu da mahvederim ben. Bir yara bandı getiririm yine, ve her şey iyileşecekmiş gibi davranırız. Yanarken ben ve açık açık alev aldığım yerleri gösterirken, sırf yeterince acı çekmediğim için ateş eden benmişim zannedersiniz. Sırf hak edilen tepkileri vermeyip sadece sevmekle ilgilendiğim için elinize geçen her fırsatta sizi affettiğim yerlerden başlarmışsınız beni hayal kırıklığına uğratmaya. Ben saçları uzun, yanakları kızarmış, dudaklarını telaştan yiyen, ayakkabı bağcıklarını bağlamayı bile beceremeyen ufak bir kız çocuğu. Tam büyüdüm derken beklenmedik bir mahalle oyununda çelme taktığınız için düşer, ve düştüğüm için en çok kendimden nefret edermişim. M.E |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|