Unuttunuz mu çok soğuk geçen bir kış yüzünden donmuştu iki yandan örgülü kızın kalbi.
Kaç yaz önce aynı sokaklarda koşan ama bir yere varamayan oğlan çocukları diz kapaklarından kanadı. Akıp durdu trafik, insanlar çoğaldı-insanlık azaldı, çok sessiz geçen bir gece ardından kıyamete uyanmak için hazır olduğumuz sabahlara iş güç telaşı ektik. Suladıkça yeşerttik, yeşerdikçe çekingen birkaç adım attık geriye, ama büyütmeye başladığın bitkileri zamanın gerisine bırakıp toprağa mecbur bırakmamış gibi davranamazsın. Unuttunuz-kaç kadın önce harcandı ilk umut. Kaç kişi gerekti birkaç kelimenin sesini yükseltmeye. Ellerine bir hayal bırakır gibi yaptığın insanlara esas garanti ettiğin tutarsız birkaç yemindi. Eksildi sofradan aileler. Aileler, dünyadan eksildi. Başka bir yol aradı durdu kadınlarla adamlar. Bir çıkış yolu aradı ve sonunda uçurumdan aşağı düşerken dağ tepe tırmanır zannettikleri irtibalardan oldular. Sırtına dünyanı katlayıp evden çıktın. Geri geldiğinde her şeyin farklı olacağını unuttun. Bazı yerlere bir daha hiç geri gelemeyeceğini unuttun. bir kuşu kafesinden çıkarıp uçmaya zorlar gibi kolay havalandı verilmiş sözler. Gönlümü kaptırmamam gerek diye göz yaşlarına sıkı sıkı sakladığın her umut elbet bir şekilde uğruna savaşmamış insanların ayakları altında ezildi. Unuttun. Daha da fazlasını unutacaksın. İnsan isteyince neleri yok sayıyor. -sayfalar çoğalır,sonlar değişir Eziyetli bir geceden sonra,yapılmak istenen son şeydir yüzleşmek. Çaba yok, sarhoşluk sonrası enkaz temizliğini başından savmak gibi bir dudakta iz bırakıp ertesi sabah öpücük silindi gibi davranmak. Her zorlandığı şeyi inkar eden birini sevmek kadar ağır bir yük, kollarını açıp sıkıca tutamamış herkesten kaçıp gitmek kadar kalp kırıcı, Leş kokulu meçhul olaylarla dolu birkaç hatıra kalıyor hep titreyen avuçlara. Tabi ki bir de soundcloud. M.E
0 Comments
Kırlangıç kanadından bir küçük sofrasına düşmüş yolunu kaybeden dualar.
Dünyada çok gürültü var diye çığlık atıyor umutları tükenmek üzere olan tüm insanlar. Bir şişe dibinde birkaç parmak kalmış söylenmemiş cümleler. Aynı hissedenlerin sonsuza kadar birlikte yaşamayı beceremediği bir yüzyılda verilmiş en kalp kıran vaatler. Yalın ayaklığına cam ve çıplak vücuduna kış rüzgarı tüm bu boş laflar. Bir ileri iki geri atılmaktan canı sıkılmış adımların. Bir şey varsa bizi kurtaracak; bir dudağın öpüldüğü yerden kadehe dolan sevgi kadar sarhoş olmak. alkolün verdiği yetkileri kendi kendine veremediği için bir ömür pişmanlık gizleyecek insanlar. Ayağım takılır da düşersem diye engebeli yol sonunda açan çiçeklere denk gelmeyecekler. Birkaç kez kanadı yüreğim, bir daha kaldıramam diye söylenirken yanından geçip gidecek göğüs kafesini yırtar gibi heyecanlandıranlar. Arkada çalan şarkıyı sessiz sedasız armağan ettiğimiz yüzlerdeki gamzelere gizledik huzuru. Sahiplenme hırsından aidiyete geçiş yapamıyoruz işte bundan. Dilese sapasağlam tutunabileceği toprak köklerinin altında uzanan adamlar, sıkı sıkı sarılmanın en doğru zamanını es geçip yere kapaklandığı yerde toprağı kavrayacak. Tüm koca adamlar ve kadınlar ve gökyüzüne bile sığamamış göç edip duran kuşlar ve zamanlamanın her şey olduğu gerçeği edilmeyen muhabbetlerin sessizliğinde boğulacaklar. M.E |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|