biz otobüse binene kadar istanbulda bir kadın sokaklarda tek başına geziyor.otobüsün içerisine adım attığımız sırada, etrafına baktığında canı acıyor.yağmurlu o gün hava.ben yavaşça cam kenarına geçiyorum.kadın yavaşca bırakıyor göz yaşlarını.yağmura karışan gözyaşlarını hiçbir istanbullu farketmez.elimi saçıma atıyorum bu aralar saçımla alıp veremediğim çok şey var.kadın elini ağzına tutuyor sanki öksürecekmiş gibi, ama aslında elinin altına saklıyor kırıklarını.kalp ve hayal kırıklarını ve dün gece benim yanlışlıkla yere düşürdüğüm bardağınkileri.biliyorum bu yolculuk da beni sonunda buraya getirecek.gittiğim yere geri dönmek zorunda olmak benim için zor ama bunu şuan düşünmüyorum.kadın da şuan ne kadar savunmasız olduğunu düşünmediğini söylüyor kendine.kendimizi mi kandırıyoruz aynı anda? belki aynı anda kendimizi kandırabiliriz ve belki iki insanın aynı anda yapabildiği tek şey budur.aynı anda önemseyemez, değer veremez,güvenemez,sevemez,aynı anda özleyemeyiz.zamanlar, insanlar, mekanlar giriyor aramıza.kadın daha derinlerine iniyor şehrin.ben bana el sallayanlara bakıyorum karartılmış camın ardından.ben aslında küçük önemsiz bir noktayım ve kendimden milyon kat daha büyük bir noktanın bir parçasıyım.böylelikle içinde kayboluyorum ve diğer noktalardan bir farkım kalmıyor.uzaktan baktığınızda göremezsiniz hatta.küçük siyah ve önemsizim.kadın şuan kırmızı.yağmur yıkıyor çünkü bir kez daha hayallerini.keseliyor ve üzerinden bütün endişelerini alır gibi yıkıyor ama temizlenmek yerine dağılıyor kadın.kadın benim ve sensin.yolun yarısındayken aklımda her şeyin ne kadar kırılgan olduğu düşüncesi geziniyor.otobüs kırılgan.ben kırılganım.insanlarla ilgili her şey hep kırılganmış gibi.istiklalde bildiği bir yer var oraya doğru yürümeye başlıyor ama bi yandan da korkuyor.kimseye çarpmak istemiyor kadın artık.kime çarpsa daha da kanamaktan usanmış.hani her defasında bir şeyler kalıcı olarak değişecek gibi hissedersin ya, ve sonunda hiçbir şey değişmez sen yükselmişken tekrar düşersin daha da derinlere çakılmak üzere, hah, işte tam öyle olmuş tüm hayatı kadının.tüm hayat.aslında tüm hayat çok daha büyük bir birimdir paradan.basınç,sıcaklık..hepsinden daha kocamandır tüm hayat.tekerrürü yok ve hacmi gepgeniş.sonsuz hacimli bir kaba sonsuza kadar bir şeyler tıkabilirsin ya, işte o kadar korkutucu bu insanlara çarpa düşüncesi.kadın bu kadar sonsuzluktan hoşnut değil.hep daha iyilerinin olduğunu bilmekten veya başkaları tarafından daha iyileri için bırakılmış olmaktan..ve kendisini dinleyenin sadece kendisi olmasından..ve ben de bu otobüs durduğunda beni karşılamayacak olan herkesten..biz çok korktuk ve artık hepsinden vazgeçiyoruz.ama bu bir süreç.bu belki tüm kış boyunca devam edecek.ve kış boyunca hala kırılgan olup hala hayatımıza bir iki zararlı insan sokacağız onların bize iyi geleceğini düşünerek.bazılarımız çok daha uzun süredir bunun içinde.aynı anda farkediyoruz, saat çok geç.saat geç ve bu hiçbir şeyi değiştirmese de önemli.belki de değiştirmediği için önemli hatta.ben diyorum ki, artık değişiklik istemiyorum çünkü değişiklikler umut veriyor bana ama benim dönüp dolaşıp geleceğim yer bura-bu oda ve ben her gece burada kendimle konuşacağım çünkü başka hiç kimse işe paylaşasım yok artık.artık herkesin herkesten gittiğini biliyorum.gitmesinler diye gelmelerine engel oluyorum.ve kadın, istiklalin sağında kenarda kalan metal bardaki adama bakıyor.adam yaklaştıkça boynunu büküyor kadın.adam konuşmaya başladığında canlı müzik başlıyor ve kadın yukarı çıkıyor.kadın sanki benim düşüncelerimin eylem hali.kadının olduğu barda bir adam anlıyor bizi.biz anlatmadan anlıyor.o anlatmadan biliyoruz anladığını.ama hiç konuşmadık,konuşmuyoruz ve konuşmayacağız.çünkü hepimiz birer noktayız.ve bir önemimiz yok.
m.e
0 Comments
sabaha karşı , kimsenin olmadığı bi yolun ortasından kollarımı iki yanıma açıp nefes alamayana kadar koşmak istiyorum.
yine söylicek çok şeyim var diye kendimi darladığım ama hadi söyle deseler hiçbi sey söyleyemiceğim bi zaman dilimi.ama sizin istediğiniz sevgi değil. sizin istediğiniz gösteriş. elini tuttuğunuz insanın sizi de güzel göstermesi. olay bu.ve olay buyken sürekli söylemeyi istediklerimden vazgeçiyorum.
bir keresinde mağazanın tekinden bir çikolata istemiştim ve annemle çok kavga etmiştik bunun yüzünden.10 dakika surat astıktan sonra annem çikolatayı sepete koymuştu ama artık istememeye başladım.veya sinir olduğum için istemiyor gibi davrandım bilmiyorum.bence bu kadar basit işte.bir şeylerin adını bilmesek de hissediyoruz ve ben her defasında sizin ne istediğinizi bilmeden ortalarda gezerken kendinize aday çıkardığınız sevgileri seçmeye hevesinize korkarak bakıyorum. sonra zaman zaman uzaklara düşüyorum içimdeki hevesi mahvettiğiniz için.ama yollar yine çıkıyor başka şeylere ve ben kendimi nasıl idare ederim bilmiyorken sizi de idare etmemi bekliyorsunuz. bana güzelmişim muamelesi yapmayın, arada bir inanıyorum.bana, sana aşık oldum ,oluyorum, olcam da demeyin.öyle bir şey olmuyor.bana bir şey demek istiyorsanız demeden önce bunları söylemek istediğiniz tek insan olduğumdan emin olun.sonra yine en üzgün en bitkin siz.yine en yanlış anlaşılmış olanlarsınız.ben daha dün gece kedim sıcaktan bunaldığı için ateşimi bi kenara atıp pencereyi açtım.benden çok şey beklemeyin. benim bir yerlerde okuyup bir keresinde rastladığım bir şey var. iki insanın tek olabildiği tek zaman dilimi. iki insanın sarılarak geçirdiği bu sarsıntı, özü olmalı evrenin. insan bekleyince bi şey olacak sanıyor artık bizim sarılmayı unuttuğumuzu, veya başka herkese çok sarılmaktan birbirimize kalmayacağımızı düşünüyorum. nolur yanlış olduğumu söyle. bilmediğim şeyler çoksa, öğret. m.e |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|