Bana dar geliyor birkaç kişi ile yürüdüğünüz asfalt yollar. Bana anlamsız geliyor tüm çırpınışlarınız, tüm üzgünlük ve yalnızlık hikayeleriniz. Artık neresinden tutmaya çalışsam istediğim yerine varamayacağımı kabullendim. İçimdeki zaman kavramı öyle hızlı ve öyle sınırlı ki çok kısa dilimlerinde benim için bağır çağır koşulmamışsa vaz geçmek istiyorum. ve çok sevdiğim birinden vaz geçmenin ne olduğunu bilmediğim için kendimden vaz geçiveriyorum. Öylece. Otururken, ayakta dikilirken, birkaç saniyelik sessizliklerde 'n'olur hemen bir şeyler yap, öyle büyük olsun ki iki saniyemi alsın inanmak'. Ama böyle şeyler yalnızca kitaplarda olur. Böyle şeylere gerçek hayatta ya geç kalınır, ya erken gidilir ya da açıkça söylenmiyorsa anlaşılmadan kaybolur gider ihtimaller bulutu. ve o yüzden, kendi ellerimde bir bir diktiğim duvarlarla çevrili bu dengesiz dünyayı yıkmak için daha iyi bir sebep bulana dek burada hapis kalmayı seçiyorum. Başta haklılığımdan başka bir şeyi önemsemediğim o zamanlar, yerini yavaşça ama öldürüyesiye büyüklükteki o acı içimdeyken tutunacak bir dal arayışına, ardından bulunanın her şeyi daha da kötü yapacağını bilsem de istediğim şey olmayacak madem buna tamah edeyim umarsızlığına, ardından içinde olduğum boka daha fazla batamam bari tadını çıkartabileyim kararlılığına, ardından yeniden kapıma gelip sertçe vuran kafa karışıklığı ve o sahte dünyanın başta yaratılma nedeniyle tekrar yüzleşmeye ve son olarak da sahteliğimi yıkmaktan korktuğumu fark etmiş olmama bıraktı. Kendi ellerimle kurguladığım bu dünyanın yaratılma ve yok edilme sebebi aynı olamaz. Bunu yapabilecek kadar kandırmış olamam kendimi.
Sorumluluklarından kaçan bir kadın arta kalmış tüm gücü ile koskoca dünyaları sırtlayıp kendi çaresizliğine uzaktan bakarken yolun iki ucu da onu asla anlamayacak. Kadın, saçlarından sarkıp beline değen korku hissi ile gece yatağa girdiğinde titremekten başka bir şey yaşayamayacak. Sonunda sesi tamamen kesilecek o cılız beklentilerin, beklemelerin, sevgilerin ve asla vazgeçmeyeceğini söyleyen kimselerin. Sonunda herkes tamamen yok olacak hep en başından beri bildiği gibi. ve inançsızlığı yüzünden kendini inandırmak için hiçbir şey yapmamış dünya değil, inanmaya kısa süre vermiş biri olarak o kadın suçlu olacak. Her gece en büyük özlemi tekrar ve tekrar sıkıca sarılacak omuriliğine. Kendi gözleriyle hayal ettiği geleceğin ayrıldığı iki yol da kendisinden uzaklaştıracak kendisini. Önce kalbini asacaklar kadının, sonra kelimelerini. Önce anlamış gibi yapacaklar, sonra asla anlamadıklarına inanacaklar. -kirlenmiş bir ruhu temizlemenin tek yolu gözyaşları içe doğru akıtmak mıdır? Pişman olmak zorunda bırakıldığım için çok pişmanım. Al hadi bu hatamı da üzerine, bir gün yüzüme çok daha sert bir şekilde vurabil diye. Oraları bilemem ama, burda havalar henüz başucuma bıraktığın son hayal kırıklıkları kadar soğuk değil. M.E
0 Comments
Bir şeyi terk etmiş olsan mesela. Bir ülkeyi. Bir hikayeyi tam orta yerinden; bitmemişken. Kendini terk etsen. Yüzünü, ellerini, gördüklerini, duyduklarını, düşüncelerin ve hislerini. En çok sahil kenarında harcadığın zamanlara acısan. En çok balkon köşelerinde kendi kendine yanmış sigara dumanının göğsünü doldurmasından ötürü varlığından artık emin olamadığın bazı duygulara. Yalnız kaldığını değil, en başından beri yalnız olduğunu ve bunu bile beceremediğini fark etsen. Birden değil de artık sakince, sessizce, öyle yeri göğü deler gibi değil sanki saten bir kumaşa sarılıp uykuya dalar gibi terk etmiş olsan kendini. Suçun olmayan şeyleri de yüklendin diye geri dönüşü olmayan mutsuzluklarınla her yerde yıkılacak gibi yürümeyi kessen artık. Her şeyi, her sonucu, her başlangıcı, her yanlışı, her hatayı üstlendiğin yetse. Dursan artık. Durabilsen. Durdurabilsen dünyanı. ve böylece başkalarınınkine zarar vermeden terk edip gidebilsen kendi kendini.
Seni keşfetmeye çalışmalarını da, keşfettikleri yanılgısına düşmelerini de istemezsin. Düştükçe daha derin olduğunu keşfettiğin bir boşluk olur zaman. Seni silip attıkları zamanların hakkını vermekte zorlanmaya neden devam ediyorsun? Sana yaptıklarının hesabını bile vermemişlerken sen neden bir türlü kızgınlığında kesip atamıyorsun onları? Onların sana yaptığı gibi- Onlar gibi- Seni keşfetmelerini istemezsin çünkü onlardan olmayan her şeye bir yakıştırmaları var. Omuzları düşük gezen kadınlarda ısrarla gördüklerini iddaa ettikleri başarısızlıklar var. Öyle korkunç, öyle sonu olmayan, öyle buz gibi ki bu karanlık. Tam kalbinin olduğu yerde başlayan fırtına etrafa asla zarar vermeyecek ve olduğu yeri sonlandırmadan bitmeyecek. Bulutlar ihmal edilmiş kadın gözyaşları taşıyor. Yağan yağmurlar yine de sadece o kadını ıslatıyor. Kalp kıranlar değil kalbi kırıklar hıçkırıklarını tutamıyor. Yapmayabilseler keşke. Gözlerine dokunduğu an yerle bir olan bakışların sahteciliğinde kaç anıyı silebilirsin ki? Ama hangi zaman dilimi masumiyetimde bıraktığın boşlukları doldurabilecek kadar yeterlidir ki? "Herkes ağzına kadar başkası dolu." M.E |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|